Yavaş yavaş bahar geliyor. kuru soğuklarda geçti,hafif esiyor artık. Hava da herşey yoluna girecek kokusu var, biraz sabretsek yoluna girecek gibi. Bu hissi seviyorum. Hayat Umut Dolu
"Bu dünyada her şey ne bayağı, ne beyhude, ne kirliydi!.. Bu dünyada güzellik bir hayal, sezgi bir efsane, asalet ve zarafet, insanın üstünde hafif bir cilaydı."
Sevgili Dost, Kim kazandı Atom bombasını Hiroşima’ya atan mı Everest’in tepesine ilk kez varan mı Doksanıncı dakikada maçı alan mı Diriler mi, ölüler mi Çobanlar mı, sürüler mi Efendiler mi, köleler mi Kim kazandı
Sevgili Dost, Herkes kaybetti. Ölüm kazandı. Mezar taşlarına: “Huve’l-Bâki” kazındı.
Sanat düzeyine çıkmış hiçbir şiir birincil anlamla yetinilecek kadar fakir değildir. Aksine şiirin birinci anlamı ilk okunduğunda kafamızda canlanan yapı asıl anlatılmak isteneni taşıyan hamal durumundadır (Tökel )
Şairin deliliği hiçbir biçimde tehlikeli değil, aniden aklına gelen fikirlere fazla itibar etmemek yeterli. Hezeyan göstermiyor ama kendi hayâl gücüne uyarak aralıksız konuşuyor, çevresini ona hürmet eden ziyaretçilerin sardığına inanıyor, onlarla tartışıyor, onların itirazlarını dinliyor ve büyük bir canlılıkla onlara karşı koyuyor, yazdığı büyük eserlerden ve şimdi yazmakta olduğu diğerlerinden alıntılar yapıyor. Ve bütün bilgi birikimi, bütün dil bilgisi ve Antik Çağ yazarlarına olan aşinalığı, hâlâ onda mevcut.
İnsanlara inanmıyordu. Hiçbir yüz ifadesine, hiçbir gerçeğe, hiç bir hoş cümleye bile tamamen güvenmiyordu. Bir tek mütemadi şüpheler ve soğuk sorular içinde yaşamak zorunda olduğunu biliyordu.
Şiirsel bir tragedya. Karakterler ve anlatılmak istenen çaresizliği kelimelerde hissedebiliyorsunuz.
Olayın hikayedeki noktaya geleceğini söyleyen kehaneti önlemek için babası, Oidipus'u ölüme terk eder. Ancak efsane bu ya, Oidipus kurtulur ve tam da kehanete uygun şekilde hayatına devam eder.
Başka bir şehirdeki Polybos ve Dor Merope tarafından yetiştirilir. Bir gün sarhoş birisi kendisine evlatlık olduğunu söyler. Ailesine sorduğunda ise bunu şiddetle yalanlarlar. Yine de kahine giden Oidipus, annesiyle birlikte olacağını ve Babasını öldüreceğini öğrenir. Bu kaderden kaçmak için de ailesini terk eder. Bu eylem onu, gerçek ailesine ve kahinlerin söylediği o korkunç geleceğe iter.
Sosyalkitap olarak platformu daha keyifli hale getirmek için küçük ama önemli bir yenilik ekledik.
Artık ileti, soru ve alıntı paylaşımlarına görsel yükleyebilirsiniz.
Bu özellikle birlikte paylaşımlar daha zengin ve daha estetik bir hal alacak. Her zaman olduğu gibi, gelişimleri sizlerle birlikte şekillendirmeye devam ediyoruz. ❤️
"Dünya. Kimileri her şeyi yazıya dökmüş, kimilerine nasıl akılda tutacakları öğretilmiş. İşte bütün bilgimiz oradan geliyor, o eski kitaplıklardan. Ama bugünlere aktarılmasında Bilgelerin de payı büyük, çünkü kitaplar havayla temas edince kırışmış, giderek un ufak olmuşlar ve geriye pek bir şey kalmamış.
Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekâlâ, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o?.. Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?.. Hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır: Kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falan veriyorsun… Göğsünü yararak o eti oradan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun…
Doğan Cüceloğlu’nun Var mısın? kitabı aslında bize şunu anlatıyor: “Hayat senin, gerçekten ne istediğine karar ver ve onun için adım at.” Kitap boyunca insanın kendini tanıması, içindeki sesi duyması ve başkalarının düşüncelerine göre değil kendi değerlerine göre yaşamayı öğrenmesi gerektiği söyleniyor. Bazen korkuyoruz, özgüvenimiz düşüyor, sanki hiçbir şey beceremeyecekmişiz gibi geliyor ama kitap tam da burada diyor ki; “Korkman normal ama pes etmek zorunda değilsin.” Kendine küçük hedefler koyup adım adım ilerlediğinde hem güçlü biri oluyorsun hem de hayatın daha anlamlı geliyor. Yani kitabın mesajı şu: Kendi hayatının sorumluluğunu alır ve gerçekten ne istediğini bilirsen, kimsenin seni durdurmasına gerek kalmaz. Var mısın?
Jose Saramago, insanı gördü ve kendisini derinden sarsan bu yalansız dolansız, rol yapamayan ama en çok da çırılçıplak gerçek bizi de rahatsız etsin istedi. Bu karşılaşmanın tesadüfen meydana geldiğini söyleyerek kadere yapılacak bir atıf, Saramago edebiyatını incelerken sözün ucunu Tanrı’ya getirmek olur. Ki Portekizli ustaya böylesi bir ihanet olsa olsa körlüktür. Çünkü Saramago dünyasında insan her şeyin yaratıcısı ve oyuncusudur. Hırsları, iki yüzlülüğü, ihaneti, vahşeti ve olur olmaz ortaya çıkan merhametiyle kaderin tek tayin edicisidir.
(...) dünyadan o kadar uzağız ki kim olduğumuzu unutmamız o kadar uzun sürmeyecek, hatta birbirimizin adını söylemek bile aklımıza gelmeyecek, neye yarar ki, adlarımız ne işimize yarayacak, hiçbir köpek diğerini bizim koyduğumuz adla tanımaz, eğer tanıyacaksa, onu ayırt eden kokusuyla tanır, biz de burada başka tür birer köpek gibiyiz, birbirimizi havlamamızdan, sözlerimizden tanıyoruz (...)