Bugün bir huzurevine ziyarete gittim, bir teyzem bana bi tavsiyede bulundu, dedi ki ; Kızım, dikkatli ol.Hayat çok kötü önünde çok yol var,çevrendekiler seni senlikten çıkarmasın sen kendince kal.
elbette seni inciteceğim. elbette sen de beni inciteceksin. elbette birbirimizi inciteceğiz. varoluşun koşulu da budur. bahar olmak, kışı göze almaktır. var olmak da yok olmayı göze almaktır.
Bugüne Cemal Süreya’nın şu sözüyle başlamak istiyorum, Kimse senin nelerle başa çıkmaya çalıştığını,neleri yendiği,yenemediğini,kimlerin yanında olmak istediğini,nelerin ağrıttığını başını,neler hissettiğini ,neleri hissetmekten korktuğunu,içini,senden daha iyi bilemez.O yüzden dik yürü hep, kendine,yanlızca kendin lazımsın.
Her ne zaman ders çalışmak istemesem ablamın sözü gelir aklıma , ”bir gün arkadaşlarınla bir masaya oturacaksın.Herkes kendi mutlu olduğu mesleğini söyleyecek, sende söyleyebilmek için çalışmalısın kardeşim.”📝
Askerlerin bizden kat kat güçlü olduklarını bilmiyor değildim. Ancak garip olan, onlarınkinden daha güçlü bir şey beni etkisi altına almıştı. Vicdan. Kesinlikle vicdan. Dünyadaki en korkunç şey odur.
Adalet, bir gün gelir herkese lazım olucaktır. Adalet, mazluma yoksula haklı davasında dayanması gereken en önemli değerlerden biridir. Umut ise adaletin yerine getirilmesinde en önemli unsurdur. Umut olmadan yaşam olmaz. Gerçek yaşanmış hikayelere dayalı bu kitap, idam cezasına haksız yere çarptırılan insanların hakkını savunan bir avukatın yaşadıklarını içeriyor. Umudun adalet ile olan sıkı bağını ortaya açıkça koymaktadır. Hayatta karşılaşılan birçok çeldirciler sizin umudunuzu kırmaya düşüncelerinizi yıkmaya sebep olsa da hep umutlu olmak umutvar olmak yaşamın gayesi olmalıdır. Duygu yapısı ve düşünce içeriği ile çok yönlü bir kitap. ayrıca haksızlık, eşitsizlik, ırkçılık gibi olumsuzluklardan kaynaklı fikirlere karşı birşeyler yapmayı ve ölümden başka herşeyin çaresinin olduğunu, vicdanların ancak iyiyi doğruyu bularak ve inanışı gereğini yerine getirdiğinde huzur bulacağınızı belirten bir kitap...
Bahçenize herkes girmesin,ektiğiniz çiçekleri herkes görmesin. Siz sadece çiçekleriniz için lazım gelen bakımı yapın,gerekli özeni göstermeye devam edin. Bahçenizin başkalarının ayakları altında çiğnenmesine izin vermeyin,bu çok sevdiğiniz biri bile olsa,mesafesinin farkında olsun. Kendine saygı duyan birine saygı göstermek daha kolaydır.
Yıllar yıllar önce bir seminere katılmıştım. O vakitler tanımadığım Hakan Mengüç konuşmacılar arasındaydı. Konuşmasının bir yerinde gözlerimizi kapatmamızı istedi ve bize bir sahil kenarında taş toplattı ama bir sorun vardı benim taşım çok ağırdı ve kaldıramıyordum. Yıllar sonra bile bu seminerden en net hatırladığım görüntü o sahil kenarında o taş ile karşılaşmamdır. Sonra ne oldu, diğer katılımcılara ne söyledi hatırlamıyorum.Kopmuştum sesten, o sahilden başladığım noktaya dönmeden, o taşı kaldıramadan gozlerimi açtım. Şaşırmıştım ve ney sesiyle o taşı düşünüyordum.
Yıllar sonra Hakan Mengüç' ün kitabı elime geçti. Okumaya başladım ama devam edemedim sonra tekrar başka bir kitabı daha buldu beni. Zihnimdeki o taş ile beni buluşturan kişiyle tekrar karşılaşmam tesadüf olamazdı. Sonuç olarak artık ben de tesadüflere inanmıyorum. Bu kitapta Hakan ve Azra'nın yol hikayesini okuyoruz. Kendimize de soruyoruz: Ben böyle bir yolculuğa çıkabilir miydim? Dinlendirici ve akıcı bu kitabın ardından belki günler sürmese de birkaç saatlik minik yolculuklar yapabiliriz.
...bir yol tuttuğunda ne olursa olsun devam et; ancak böyle kendini tehlikeye atmaz, kazanabilirsin. Belki sonunda düşmek de var; ama henüz yolun başında geri döner, merdivenleri inmeye kalkarsan, o anda yuvarlanır gidersin; olasılık falan dinlemez, kesinlikle yuvarlanırsın...
Yaşamda Korku ve Haz "Dünya şaşırtıcı bir yerdi. İçinde hayatın kıpırdanışını hissetmek, kaslarının hareketini fark etmek, sonsuz bir mutluluk kaynağıydı. Av peşinde koşmak, büyük bir heyecan ve coşku veriyordu. Öfkeler ve savaşlar, aynı zamanda haz veren şeylerdi. Hatta korku ve dehşet ile bilinmeyenin gizemi bile bu hayata bir şey katıyordu.
Bir de bazı rahatlıklar ve doyumlar vardı. Dolu bir mide, tembel tembel güneşin altında yatmak gibi şeyler çekilen bütün zahmetlerin, verilen bütün emeklerin karşılığıydı. Ayrıca bu zahmet ve emeklerin zaten bir de kendi karşılığı vardı. Hayatın dışavurumuydu bunlar ve hayat, kendini dışavurduğunda her zaman mutludur. Yavru kurdun da o düşman çevresinden hiçbir şikayeti yoktu. Son derece canlı, son derece mutlu ve kendinden son derece gururluydu. "
Allah'ın sana kalp vermesi: "Sev!" emridir. Akıl vermesi: "Düşün!" emridir. Sadece sana akıl vermesi ise: "Sen bu kâinat kitabını okuyabilcek cihazata sahip tek askersin ve düşünmek zorundasın!" emridir.