Bu kitabın incelemesini yapıp yapmamakta kararsız kaldım. ESD okuma grubumuzun Eylül ayı kitabı olan bu eser, her satırıyla beni etkiledi. Annesinden Kopamayan Erkekler", erkeklerin anneleriyle olan karmaşık ilişkilerini derinlemesine anlamak isteyenler için önemli bir eser. Yazarın sunduğu bilgiler, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde düşünmeye teşvik ediyor.
Kitap, erkeklerin değil, aynı zamanda kadınların da anne ile iç içe geçmiş ilişkileri hakkında farkındalık oluşturuyor.
Eti arslanı. Roma sütunu, Bizans bazilikasından kalma taş,Timurlenk ve Yıldırım muharebesi, hepsi sizi dönüp dolaşıp yirmi yıl evvelin çetin günlerine ve şifalı ağrılarına götürüyor, onun tabiî neticesi olan büyük meselelerle karşılaştırıyor
Acaba hayat nedir, bizim yaptığımız bir şey mi, bizim vasıtamızla yapılan bir şey midir? Acaba kader ve talih nedir? Bizimle biten bir şey mi, bizden evvel başlamış, bizimle süren, ve bizden sonra devam edecek bir şey midir?
Kitabın Adı: Çocukluğun Soğuk Geceleri Yazarı: Tezer Özlü Yayınevi: YKY Türü: Roman Basım Yılı: Şubat 2021 Sayfa Sayısı: 65 Sayfa
Düşünceler: " Etrafın seni sıkmaya başladığı zaman kitap oku " der Sabahattin Ali. Ruhumu dinginleştirmek için bu aralar bol bol kitap okuyorum bende. Biri bitiyor diğeri başlıyor. Ama deniz suyu gibi içtikçe daha çok susuyorum kitapları
Değişik yazarlar , değişik tarzlarda okumak niyetindeyim bu yıl. Farklı tadlar almak ruhuma da iyi geliyor. Düşünce evrenim daha bir zenginleşiyor bu şekilde.
Tezer Özlü 18 Şubat 1986 yılında göğüs kanserinden öldüğünde sadece 43 yaşında idi. Çeşitli türlerde eserler veren yazarın aramızdan bu genç yaşta ayrılışı aklıma onun gibi nice eserler verebilecekken çeşitli nedenlerle dünyadan göç eden yazarları getirdi. Mesela Sabahattin Ali 'yi... Hüzünlendim açıkçası
Neyse kitaba dönelim. Kitabımız yazarın ilk romanı ( yazık ki son romanı da aynı zamanda ) Yazarın hayatı gibi kısacık bir roman bu. Sadece 65 Sayfa.
Konusu içindeyken hemen çıkmak istediğimiz ama büyüyünce sürekli geri dönmek isteyip dönemediğimiz çocukluğumuz. Bazen orada bir yerlerde takılıp kalıyoruz ya işte kitapta sık sık gidip geliyor kahramanının çocukluğuna.
Gündelik yaşamdaki depresif konuları, ruh sağlığındaki bozulmaları geçmişe yolculuk yaparak çözmeye çalışıyor romanın kahramanı. Anıları değilde acıları irdeliyor sanki
Kendine ait değişik, biraz kasvetli bir tarzı var yazarın. Olayları tüm gerçekliği ile anlatmayı seviyor. Özgünlüğünü ve açıklığını hissettiriyor size okurken.
Değişik tarzlar arıyorsanız benim gibi. Geçmişe gidip gelerek kısa yolculuklar yapmayı da severseniz okumanızı öneririm bu kitabı
Öfke, aklı örtüp kapatan bir örtü gibidir. Akıl zayıf düşünce şeytanın askerleri hücuma geçer. İnsan ne zaman öfkelenirse, tıpkı çocuğun topla oynaması gibi şeytan da onunla oynar.
Yavaş yavaş bahar geliyor. kuru soğuklarda geçti,hafif esiyor artık. Hava da herşey yoluna girecek kokusu var, biraz sabretsek yoluna girecek gibi. Bu hissi seviyorum. Hayat Umut Dolu
Adamcağızın meselesi gayet basitmiş. Kardeşinin kızına aşıkmış. Onunla evlenmeğe karar vermiş.
Hoca bittabiî "Aman, nasıl olur? Kardeşinin kızı senin kızın demektir. Haramdır." cevabını verir. Fakat aşık Arnavut beyi kararını değiştirmek niyetinde değil. Zaten fikir sormuyor, sade bu işe hocanın razı olmasını, yani bir nevi fetva istiyor.
Yeni bir yol çizmek lazım . Geçmişi renkleriyle hatırlayıp, geleceğin karanlık bilinmezliğine saf bir renksizliğin rengiyle bakmak gerekiyor. Yaşamda işte anın içinde renklenmiyor mu ? Neden geçmişe karanlık bakar Bilmediğimiz bir geleceğe renkli balonlarmış gibi bakıyoruz.
Asıl hikayemiz geçmişte yaşanmış ve şu an da gerçekleşmiyor mu ? Geleceğin yüklemiş olduğu baskılardan soyutlanıp anın vermiş olduğu gerçeklik büyüsünde yol alma zamanı değil mi?
Kemal Tahir'in doğal ve her duruma uyum sağlayan üslubunu seviyorum. Her ne kadar politik görüşünü desteklemesem de gerek Mike Hammer çevirileri gerekse Çorum üçlemesi -Büyük Mal, Köyün Kamburu, Yediçınar Yaylası- kitapları ile gerçekçi ve yerinde eleştirilerde bulunduğu eserler ortaya koyduğunu düşünüyorum.
Kemal Tahir eleştirilerini esirgememiş, biraz da provokatif bir cesurlukta dile getirmiş. Oldukça sert ve bu tür yaşantılarla karşılaşmamış kesimin aşırı bulacağı türde gözlemleri var.
Yaşama başladığımız anne plasentasının yerini alan sosyokültürel temellerimizden ve ailemizden kendimiz olarak çıkabilmek, nefesimize başvurmayı gerektirir. Bu, kendi varlığımızı yeniden kazanma meselesidir.
..Kocasını gerçek anlamda hiç tanıyamamış olma olasılığını. Groffrey'yle paylaştıkları tek şeyin yatak v3 bir evden öteye geçmemiş, bir kalbi hiçbir zaman paylaşmamış olma olasılıklarını.