Parlak, soğuk bir Nisan günüydü ve saatler öğleden sonra biri gösteriyordu. Başını göğsüne doğru eğerek rüzgârdan korunmaya çalışan Winston Smith, hızla Zafer Evleri*’nin cam giriş kapısından içeriye daldı. Ancak bu giriş, kendisiyle birlikte bir toz bulutunun da içeriye girmesini engelleyecek kadar hızlı değildi.Koridoru haşlanmış lahana ve eski kilim kokusu kaplamıştı. Koridorun sonundaki duvarda, bir evin içinde kullanılamayacak büyüklükte renkli bir afiş vardı. Kara pos bıyıklı ve kaba, ama düzgün yüz hatlarına sahip, kırk beş yaşlarında bir adamın bir metreyi aşan dev bir portresiydi bu. Winston merdivenlere yöneldi, asansörü kullanmak anlamsızdı, çünkü en iyi zamanlarda bile nadiren çalışıyordu, zaten bu aralar gündüzleri bile elektrik kesintisi yaşanıyordu. Bu, Nefret Haftası öncesinde alınan ekonomik önlemlerden biriydi. Daire yedinci kattaydı. Otuz dokuz yaşındaki Winston sağ ayak bileğinin biraz üzerindeki varis yüzünden, birkaç kez soluklanarak, yavaş yavaş basamakları çıktı. Her katta asansörün karşısına asılmış olan dev yüzlü afiş, duvardan kendisine bakıyordu. Bu, hareket ettiğinizde gözleriyle sizi takip ediyormuşçasına boyanmış o portrelerdendi ve altında Büyük Birader Sizi İzliyo yazılıydı.2. Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden kurulan bir dünyanın 1984 yılını anlatan romanda Winston Smith’in sisteme karşı kendi içindeki ayaklanmasını ve bu ayaklanma için destek arayışını görmekteyiz. Winston Smith’in bu arayış içerisinde güvendiği kişilerin, en başından bu yana sistemin savunucusu olması ve Winston Smith’in tuzağa çekilmesi sonucu türlü işkenceler ile sisteme ayak uyduran ve sistemden memnun olan birine dönüştürülmesi ile karşı karşıya kalır.u kitabı aslında ben kendime yazdım. Başkasına değil kendime bir şeyler soruyor ve cevap veriyorum. Benim fayda sağladığım bir şeyden belki başkası da yarar sağlayabilir. Bu kitabı okuyanlar “Efendim şu atlanmış, bunu yazmamış, sunu da sorsaydı” demesin diye bunu söylüyorum. Buradaki her soruya verilecek cevaba, aslında ayrı bir kitap yazılır.Her insanın maneviyatla bir ilişkisi vardır. Ancak insanların zaafları vardır. Özünde en güzel şekilde yaratılan insan; sıralanan zaafların ana sebebi olan, “Nefis ve Ego terbiyesini” başaramadığı zaman, yeryüzü sınavını başarıyla geçemez. İşte “Nefis ve Benlik” terbiyesinin ve ahlaki olgunlaşmanın ne şekilde yapılacağını gösteren tarihsel ve geleneksel eğitim ve metotlarını gösteren ruhani ve manevi bir sistem vardır. Adına Sufizm/Tasavvuf denmektedir. En sonda söyleyeceğimizi ilk başta söyleyelim. Doğaüstü mistik güçlere sahip olmak ya da keramet göstermek için bu yola talip olunmaz.
Kitap bende müthiş bir iz bıraktı. Kapağını kapattıktan sonra uzun süre sustum. Çünkü George Orwell’in 1984’ü yalnızca bir roman değil, aynı zamanda içimizi kıyıya vuran bir uyarı metni, bir kabus senaryosu gibi. Ve belki de en çarpıcısı, bu kabusun artık bize hiç de uzak olmaması.
Hikayenin merkezinde Winston Smith adında sıradan bir devlet memuru var. Dışarıdan uyumlu, içeriden sorgulayan bir karakter. Yaşadığı dünyada düşünmek bile suç sayılıyor. Her şey gözetim altında, Duygular, kelimeler, ilişkiler, hatta hafızalar… Gerçeği devlet tanımlıyor, geçmiş yeniden yazılıyor, birey silikleşiyor. Ve biz bu sistemin içinde bir adamın “insan” kalma mücadelesine tanıklık ediyoruz.
Roman boyunca en çok hissettiğim duygu: “boğulma” oldu. Kelimelerin bile kontrol altında olduğu bir evrende, özgürlüğün ne kadar hayati olduğunu düşündüm. Sessiz bir çığlık gibi yankılanan satırlar var. Ve Orwell’in yazdıkları, ne yazık ki sadece kurgu değil bazı yerlerde gerçeğin birebir yansıması.
George Orwell’in dili yalın ama sert. 1984, sürükleyici bir roman değil sarsıcı bir roman. Zihni yoran, vicdanı dürten, düşündükçe büyüyen bir kitap.
Bu kitap sadece bir bilimkurgu değil, aynı zamanda bir politik uyarı, bir insanlık dersi. Zihin kontrolü, propaganda, gözetim, gerçekliğin manipülasyonu gibi kavramları düşündüğümüz bir çağda, Orwell bize diyor ki:
Geçmişe ya da geleceğe, düşüncenin özgür olduğu bir zamana, insanların birbirinden farklı olduğu ve tek başına yaşamadığı, hakikatin var olduğu ve yapılanların silinemediği bir zamana...