Başaracağım, dedi hevesle. Daha iyilerini yazacağıma söz veriyorum. Uzun bir yol aldım. Bunu biliyorum. Daha da uzun bir yol var önümde. Ellerim ve dizlerimin üstünde sürünmek zorunda kalsam bile bu yolu da aşacağım.
Drago, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindirmiyordu; bir insan acı çektiğinde diğerlerinin, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti.
Lütfen patron, yüzüme o şeyi geçirmeyin, dedi fısıltı halinde bir iniltiyle. Lütfen beni karanlığa gömmeyin, karanlığa göndermeyin, ben karanlıktan korkarım.
Kendi kanatlarımı kendi ellerimle kesmem, başım kollarımın arasında kendimi yere atmam, kaderim böyleymiş diyerek hayatımın son soluğunu gözlerimden akıtmam Rabbin isteği değil. Gecelerimi acı içinde, şafak ne zaman sökecek diye düşünerek geçirmemi de, şafak söktüğünde ise gün ne zaman sona erecek diye hayıflanmamı da istemez Rab.
Erkekler için yaşam sıçrayışlarla doludur: Bir bebek doğar, bir erkek ölür ve bu erkeği sarsar. Çiftliği kurması yitirmesi de öyle. Oysa kadın için yaşam zaman zaman kabarıp çekilen akarsu gibidir. Durmadan akar o su. İnsanlar değişirler ve su akar gider.