






Tyrion, babasının altın lekeli yeşil ve sert gözlerine baktı. “Suçlu,” dedi, “çok suçlu.
Duymak istediğiniz bu mu?”
Lord Tywin bir şey söylemedi. Mace Tyrell başıyla onayladı. Prens Oberyn biraz hayal
kırıklığına uğramış gibi görünüyordu. “Kralı zehirlediğini kabul ediyor musun?”
“Öyle bir suç değil,” dedi Tyrion. “Joffrey’nin cinayetinde masumum. Ben çok daha
şeytani bir kabahatten suçluyum.” Babasına doğru bir adım attı. “Doğdum. Yaşadım. Bir cüce
olmaktan suçluyum, itiraf ediyorum. Ve iyi babam beni kaç kez affetmiş olursa olsun şenaatte
ısrar ettiğim için suçluyum.”
“Bu saçmalık Tyrion,” dedi Lord Tywin. “Şu anki meseleyle ilgili konuş. Cüce olduğun
için yargılanmıyorsun.”
“İşte orada yanılıyorsun baba. Ben bütün hayatım boyunca cüce olduğum için
yargılandım.”
“Savunman için söyleyecek bir şeyin yok mu?”
“Şundan başka bir şey yok: Ben yapmadım. Ama şimdi keşke yapmış olsaydım
diyorum.” Yüzünü salona döndü, solgun yüzler denizine. “Hepinize yetecek kadar zehrim
olsun isterdim. Size bakınca, olmamı istediğiniz canavar olmadığım için esef ediyorum ama
gerçek bu; ben masumum, lâkin burada adalet bulamayacağım. Bana tanrılara münacat
etmekten başka bir seçenek bırakmadınız. Dövüşle yargılama talep ediyorum.”







