..Kocasını gerçek anlamda hiç tanıyamamış olma olasılığını. Groffrey'yle paylaştıkları tek şeyin yatak v3 bir evden öteye geçmemiş, bir kalbi hiçbir zaman paylaşmamış olma olasılıklarını.
Erkekler tıpkı bir kemer, bir çanta veya bir çift ayakkabı gibi bir aksesuardır, diye düşündü Meredith. Görünüşünüzü tamamlaması için bir erkeğe mutlaka ihtiyaç duymazdınız. Yine de çıplak ayakla ortalıkta dolaşınca ara sıra garipseyen gözlerle bakanlar olurdu, ama kapatılması gereken yerler neticede kapalıydı.
Bu kasabaya, bu evliliğe, içinde bulunduğum bedene asla uyum sağlayamadım. Ben ebecilik oyununda en son seçilen çocuğum ; ben espriyi anlamasa da gülen kızım; ben varlığını reddettiğiniz, lime lime olmuş bir parçanızım, ben buyum, daima böyleydim.
Sonda söylemem gerekeni mi başta söyleyeyim; yoksa bunu yazının en başında zaten söylemeli miyim, bilemiyorum. Jodi Picoult ters köşeleri❤️ ben . Ne yazsa okurum dediğim yabancı yazarlar sıralamasında kesinlikle.. İçim yana yana , yakıla yakıla ağlayarak okudum yine. Anne olmam, tıpkı onunki gibi 1 erkek ve 2 kız çocuğuna sahip olmam, ağlayışlarımda etkili olmuş mudur? Mümkün. Ama hal böyle olmasaydı da sonuç fazla değişmezdi. Bu kadının kitaplarını seviyorum çünkü sürekli güncel konularla tüm insanlığı etkileyecek şekilde yazıyor ve sanki yazdığı her şey tartışmaya açık gibi duruyor. Olayları tüm kahramanların bakış açısıyla yazmasına da bayılıyorum. Sonuç olarak dediğim gibi ne yazsa okurum 👌🤌
Bir kız kardeşiniz varsa ve o ölüyorsa, kardeşiniz olduğunu söylemekten vaz mı geçersiniz? Yoksa siz denklemin diğer yarısı yok olsa bile hep onun kardeşi misinizdir?
Ebeveyn tipi nasıl olur ? Sorunun cevabını düşünüyor gibi görünüyor."Sirkteki ip cambazının, yaptığı işi herkesin bir sanat gibi görmesini nasıl istediğini bilirsin ama aslında tek derdi düşmeden karşıya geçebilmektir. İşte bunun gibi bir şey."
Annem öyle hızlı hareket ediyor ki geldiğini görmüyorum bile . Ama yüzüme indirdiği tokat başımın geriye doğru fırlamasına yetecek kadar sert. Yüzümde bıraktığı iz kaybolup gittikten uzun süre sonra bile lekesi çıkmıyor. Sizin de bildiğiniz gibi utanç beş parmaklıdır.
Kalmak, sinsi bir kaderin sahibinin eşine tutuşturduğu intihar silahı gibidir; aciziyyetin doruklara ulaştığı bir hiçlik hali.Rüyasında koşan bir kötürümün uyanışı kadar ağır ve kaçışı imkansızdır.
Hiçbir lisan yabancı değil ona , kulağı da dili de yüreğinde bu çocuğun, senin anlaşmak dediğin nedir ki , her bizi duyan anlıyor mu ki ne dediğimizi...
Savaş bir şarkıları öldüremiyordu bir de anıları fakat ezgileri yakıyordu tek tek ve savaşta bile radyolar susmuyor , evvel zaman önce patlayan barutların isini çalıyordu.
Demiş miydim evvelden, sevgi bir kuştur gelir az ötene konar, gidip tutayım dersin, hop bir de bakmışsın uçmuş dama konmuş, sen peşine düştükçe o kaçar durur. Öyle işte…
.. babasız oğlanlar yüzlerinde anasoylu bir iz taşırlar. Ağızlarının kenarında yuvarlak mahcup bir yay ve başları bir tarafa eğimlidir; günaşık gibidirler
... benim hepimizin parçalanmış özler olduğumuzu söylüyor: Bizi farklı, çelişkili yönlere çeken duygular, eğilimler, arzular yaşadığımızdan, neşe bizi şaşırttığı zaman onu saçıp savurmamız gerektiğinden ve onu israf etmemenin tek yolunun bu olduğundan bahsediyor.
İşte bu söz bende beklenmedik bir hüzün yarattı . Yaşadıklarımızı anlatmayı hayal etmek her şeyin bittiğini çağrıştırıyordu, oysa ben bitmesini istemiyordum, bulunduğum noktada , şu sınır çizgisinde kalmak istiyordum. Tam tamına öncesiyle sonrası arasındaki noktada .
Sihirli düşünce mi? Evet, olmayan anlamları görmemize , var olmayan neden sonuç ilişkilerini kurmamıza neden olan ve gerçeği düşüncelerimizle, sembolik ya da ritüel eylemlerle etkileyebileceğimize inanmamıza yol açan zihin mekanizmasıdır bu. Sihirli düiğnce, nazar ya da uğursuzluk inancının dayandığı ilkedir.
Yetişkinlerin çocuklarının onları duymadıklarını, duysalar bile neden söz edildiğini anlamadıklarını sandıkları o durumları bilirsiniz değil mi? Hepimiz lüçükken böyle sohbetler duymuşuzdur, nasıl olduğunu bilmemiz gerekir . Fakat sonra yetişkin olduğumuzda , bunu unutur ve çocuklarımızın sağır veya aptal olduklarını zannederiz ve duymalarını ya da anlamalarına -ve elbette yanlış anlamalarına- izin veririz.
Bazen seninle konuşurken zihnimin çocuk haline takılıp kaldığını fark ediyor ve kendini bu şekilde ifade etmene şaşırıyorum. Bilgili, yetişkin olmana demek istiyorum.
Kimi zaman vazgeçilmez olduğunu, sen olmazsan dünyanın yerle bir olacağını , en azından hiçbir işin ilerleyemeyeceğini zannedersin. Ama sonra bunun gibi bir şey olur ve şunu fark edersin : a) vazgeçilmez değilsin; b) vazgeçilmez olmamak hiç de fena bir şey değil.
Yedi katlı modern bir apartmanın yüksekliği yirmi bir metre civarındadır diye düşünmüştüm hemen; acaba yirmi bir metre boyunca düşerken insanı ne yaptığının bilincine varacak zamanı olur, bir şeyleri farklı yapabileceğini ayırt eder miydi?