Yaşam

Aşıknameden kısa bir hikaye

Sultan'ın kızına bir gariban aşık olmuştu Sultan bunu duyunca aşıkı huzura getirtip,

-ya ülkemi terk edeceksin dedi ya da kelleni vurdurtacağım kararını hemen ver.

Adamdan civanmerlik yokmuş düşündü taşındı ve gitmeye karar verdi Sultan ise adamın cevabını duyunca cellatları çağırttı Vezir dedi ki:

-Hünkarım neden suçsuz birinin kellesini vurdurdurttunuz ?

-Çünkü gerçek bir aşık değildi o, sahtekardı. Eğer gerçekten aşık olsaydı başının kesilmesini seçerdi. Eğer başının kesilmesini seçseydi, tahtından kalkıp onu yerime oturtacaktım.

Moder hayatın hızına kapılıp kendi iç sesimizi unuttuğumuzu hatırlatan derin ve sakin bir kitap. İnsan ilişkilerinin yüzeyselleştiği çağda bize yavaşlamayı, kalbimizi dinlemeyi ve duygularımızı yeniden sahiplenmeyi öğütlüyor. Günümüz kültürünün dayattığı yapay mutluluklara karşı, gerçek huzurun sadeleşmekte ve içimize dönmekte saklı olduğunu söylüyor. Okurken kendimi hem sorguladım hem de ferahladım. Ruhunu dinlemek isteyen herkese tavsiye ederim.

Bu kitap, 17. yüzyıl Osmanlı düşünürlerinden Katip Çelebi’nin yaşamını, eserlerini ve bilim dünyasına yaptığı katkıları sade bir dille anlatır. Katip Çelebi; tarih, coğrafya, bibliyografi ve din gibi birçok alanda önemli çalışmalar yapmış, çok yönlü bir bilgin olarak tanıtılır. Kitapta onun araştırmacı ruhu, merakı ve öğrenmeye olan tutkusu ön plana çıkarılır.

Yazar, Katip Çelebi’nin “Cihannüma” adlı coğrafya eseri ve “Keşfü’z-Zünun” gibi ansiklopedik çalışmaları üzerinden dönemin bilim anlayışını da okura tanıtır. Kitap, genç okurlara bilimsel düşünmenin, merakın ve öğrenmenin önemini aşılamayı amaçlar.

Victor Hugo'nun idam cezasına karşı duruşunun en güçlü ifadesidir diyebiliriz. Romanda, isimsiz bir idam mahkumunun hüküm giymesinden infazına kadar geçen süredeki iç dünyasını aktarıyor.
Kitapta, mahkumun işlediği suçtan hiç bahsetmedi, bunun yerine tüm dikkati bir insanın ölümle yüzleşme psikolojisine odakladı. Mahkumun; umut, korku, pişmanlık, çaresizliği ile doludur.
Victor Hugo, bu eseri yazmaktaki temel amacını, idam cezasının insanlık dışı ve etik dışı olduğunu göstermek olarak belirlemiştir. Sadece adaleti değil, aynı zamanda: İnfazı bir eğlence gibi izleyen, kana susamış toplumsal duyarsızlığı ve acımasızlığı,Vicdanını evde unutmuş yetkilileri ve adalet sistemini, Ölüm cezasının sadece mahkumu değil, aynı zamanda ailesini özellikle de küçük kızının onu tanıyamaması gibi trajik anlarla nasıl yıktığını keskin bir dille eleştirir.
"Bir İdam Mahkumunun Son Günü", derin ve sarsıcı bir okuma deneyimi sudu. İnsanlığınızı sorgulatacak,ve ölüm cezasının etik boyutlarını yeniden düşünmeye itecek unutulmaz bir kitap
Bu derinlikli eseri okumayı düşünenler için kesinlikle tavsiye ediyorum

Mark Twain’in İnsan Nedir? adlı eseri, insan doğasını sorgulayan felsefi bir diyalog şeklinde ilerler. Yazar, insanın özgür iradesi olup olmadığını, davranışlarının gerçekten bilinçli mi yoksa sadece çıkar temelli mi olduğunu tartışır. Twain, keskin zekâsı ve ironik üslubuyla insanın bencil, çıkarcı ama aynı zamanda meraklı ve çelişkili bir varlık olduğunu gösterir. Kitap, okuru hem düşündürür hem de kendi doğasıyla yüzleşmeye davet eder.

• Sosyal İletişimde Zorluklar: Otizimli bireyler, sosyal ipuçlarını algılamada, yüz ifadelerini yorumlamada ve uygun sosyal tepkiler vermede güçlük yaşayabilirler.

• Tekrarlayan Davranışlar: Tekrarlayan davranış kalıpları, ilgi alanlarının daraltılması ve rutine bağlılık, psikolojik tanımın önemli bir parçasıdır.

• Bilişsel İşlev ve Düşünce Süreçleri: Otizimli bireylerin bilgi işleme biçimleri, çoğunlukla görsel ve detay odaklıdır; bu durum, onların öğrenme stillerini ve problem çözme stratejilerini etkiler.

Tıbbi açıdan otizm, nörogelişimsel bir bozukluk olarak sınıflandırılır. Bu bozukluk, beynin belirli alanlarındaki yapısal ve fonksiyonel farklılıklarla ilişkilidir. Yapılan beyin görüntülemeleri, genetik analizler ve nöropsikolojik testler, otizimli bireylerde sinir bağlantılarında ve beyindeki bilgi işleme süreçlerinde farklılıklar olduğunu göstermektedir.

Otizm, beyin fonksiyonlarında ve gelişim süreçlerinde belirgin farklılıklar gösteren, nörogelişimsel bir durum olarak tanımlanır. Hem tıbbi hem de psikolojik perspektiflerden ele alındığında, otizmin tanımı, bireylerin sosyal etkileşim, iletişim, davranış ve duyusal işleme alanlarında karşılaştıkları zorluklarla birlikte benzersiz yetenekleri de ortaya koyar. Hem tıbbi hem de psikolojik açılardan otizm; sosyal iletişim, etkileşim, duyu işleme ve davranışsal kalıplar bakımından kendine has özellikler taşır.

Ekrana 🖥 Doğan Nesil: Çocuklarımızı 👶Dijital 💿Dünyada 🌎 Nasıl Büyütmeliyiz ❓

Dijital 💿 Dünyada 🌎 Çocuk Olmak 👶: Fırsatlar, Riskler⛔ ve Rehberlik ...
Onlar, tabletle uyuyan, akıllı telefonla 📱büyüyen bir nesil. Dijital dünya, onların oyun bahçesi🎮🪴, öğrenme alanı🖥, sosyalleşme mekanı💻. Peki, bu sınırsız dünyada çocuklarımızı nasıl doğru yönlendireceğiz❓

Akıllı telefonlar 📱, tabletler, internet🛜 ... Çocuklarımızın dünyası artık parmaklarının ucunda🖐. Peki, bu sınırsız evrende onları bekleyenler neler❓

Bu kitap📕, dijital çağın 💿 getirdiği yenilikleri 💻📱ve beraberindeki zorlukları ⚔mercek altına alıyor. Çocuklarımızın bu yeni dünyayla 🌎 kurduğu ilişkiyi anlamak, onlara rehberlik etmek ve sağlıklı bir dijital gelecek inşa etmek 🏗👷🏼‍♀💻 için ihtiyacınız olan her şeyi sunuyor.

Bu kitapta neler bulacaksınız❓
• Dijital çağın çocuk gelişimi üzerindeki etkileri
• Çevrimiçi güvenlik ve riskler: Siber zorbalık, veri güvenliği, internet bağımlılığı...
• Ebeveynlere özel rehberlik stratejileri ve pratik öneriler
• Eğitimde teknolojinin rolü ve dijital öğrenme yöntemleri
• Dijital dünyada etik değerler ve sorumluluk bilinci
• Farklı yaş grupları için teknoloji kullanım rehberi
• Uzman görüşleri, güncel araştırmalar ve başarılı örnekler

Bu kitap 📕 , ebeveynler👨‍👩‍👧, eğitimciler👩‍🏫 ve çocukların 👧🏻👦🏻dijital dünyadaki serüvenine ortak olan herkes için vazgeçilmez bir kaynak. Çocuklarımızı bekleyen fırsatları en iyi şekilde değerlendirirken, karşılaşabilecekleri risklere ⚠ karşı onları koruyacak bilgi ve becerileri kazandırıyor.
Çocuklarımızın dijital geleceğini 💻🌎 birlikte şekillendirelim 🫵🏼. Dijital Çağda Çocuk Yetiştirmek Abuzer Badem Gece Kitaplığı

Bence sevgi sadece aşk değil.
Ailemizin bize verdiği o sıcacık his de sevgi.
Hayvanlara duyduğumuz merhamet de sevgi.
Kitap okumayı sevmek bile aslında bir sevgidir.
Arkadaşlarımızla olan bağımız da sevgiden başka ne olabilir ki?

Bazen bir gülüşte, bazen küçücük bir “iyi ki varsın”da gizlidir sevgi.

“Umay”, insanın içsel yolculuğunu, sevgi, şefkat ve direniş temaları etrafında ele alan bir eserdir. Kitap, modern hayata ayna tutuyor. Karakterlerin yaşadığı kırılmalar, arayışlar ve yeniden doğuşlar bana hem duygusal hem de düşünsel bir deneyim sundu. Dilinin yalınlığı ile kolay okunuyor, ancak satır aralarında güçlü mesajlar da barındırıyor.

Genel olarak “Umay”, köklerle bağ kurmayı, kadınlık ve doğa üzerinden varoluşu sorgulamayı seven okuyucular için etkileyici bir kitaptır.

Teknolojinin en önemli etkilerinden biri, hiç şüphesiz bilgiye erişim kolaylığıdır. İnternet sayesinde çocuklar ve gençler, dünyanın her yerinden bilgiye anında ulaşabilir, merak ettikleri her şeyi saniyeler içinde öğrenebilirler. Bu durum, öğrenme süreçlerini kökten değiştirirken, beraberinde bazı önemli sorumlulukları da getirmektedir.

Bireylerin önyargıları, geçmişte yaşadıkları bireysel deneyimlerle de şekillenebilir. Örneğin, bir kişi belirli bir grup üyesiyle kötü bir deneyim yaşadığında, bu deneyimi tüm grup üyelerine genelleyebilir. Bu durum, önyargının hem bireysel hem de toplumsal düzeyde nasıl sürdürülebileceğini açıklar.

Kaygı ve korku, bireyin çevresine adapte olmasını sağlayan önemli duygusal tepkilerdir. Ancak, bu duyguların aşırı veya yanlış bir şekilde tetiklenmesi, bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Kaygı daha soyut ve geleceğe yönelik bir durumken, korku daha somut ve anlık bir tehdidi ifade eder. Bu farkları anlamak, her iki duyguya uygun şekilde yaklaşmayı kolaylaştırır.

Kaygıyı ve Korkuyu Yönetmek
Her iki duygunun da yönetimi farklı yaklaşımlar gerektirir:
• Kaygı için: Mindfulness, meditasyon ve bilişsel davranışçı terapi gibi yöntemler etkili olabilir.
• Korku için: Maruz kalma terapisi veya güvenli ortam yaratma gibi yaklaşımlar kullanılabilir.

Bazı durumlarda kaygı ve korku bir arada hissedilebilir. Örneğin, bir sınavda başarısız olma korkusu, bireyin uzun vadede akademik geleceği hakkında kaygı duymasına yol açabilir. Bu gibi durumlarda, somut bir tehdit (sınav) ve soyut bir endişe (gelecek) birleşerek duygusal karmaşaya neden olabilir.

Korku, bireyin fiziksel güvenliğini sağlamak için hızlı bir şekilde hareket etmesine neden olur. Ancak, bu duygu anlık olduğu için uzun vadeli zihinsel etkileri kaygıya göre daha azdır. Örneğin, ani bir araç çarpışmasından kurtulan bir kişi, olayın hemen ardından yoğun korku hisseder, ancak bu his genellikle kısa süre içinde azalır.

Fizyolojik Farklılıklar
• Korku: Korku sırasında “savaş ya da kaç” tepkisi tetiklenir. Kalp atışı hızlanır, nefes alma artar, kaslar gerilir ve birey harekete geçmeye hazırlanır.
• Kaygı: Kaygıda fizyolojik tepkiler daha düşük yoğunlukta seyreder, ancak uzun süre devam edebilir. Sürekli düşük seviyede kortizol salınımı stresle ilişkilidir ve bireyin fiziksel sağlığını olumsuz etkileyebilir.

Jack London’un Ateş Yakmak adlı eseri, insanın doğa karşısındaki çaresizliğini ve doğanın acımasız gerçekliğini gözler önüne serer. Basit gibi görünen bir yolculuk, aşırı soğukta hayatta kalma mücadelesine dönüşür. Hikâyede insanın özgüveni, dikkatsizliği ve doğayı hafife alması ölümcül sonuçlara yol açar. London’un yalın ama güçlü dili, okura hem doğanın büyüklüğünü hem de insanın sınırlarını hatırlatır. Okurken üşüyebilirsiniz ☺

2. Korku: Somut ve Anlık Bir Tepki
Korku, genellikle bireyin karşısında fiziksel veya psikolojik bir tehdit olduğu zaman ortaya çıkar. Örneğin, köpeğin saldırmasına tanık olduğunuzda korku hissedersiniz.
Özellikleri:
o Tehdit somut ve anlıktır.
o Kısa sürelidir ve bireyi hızlı tepki vermeye hazırlar.
o Hayatta kalma mekanizmalarını harekete geçirir.

1. Kaygı: Belirsiz ve Geleceğe Yönelik Endişe

Kaygı, genellikle somut bir tehdit olmadan hissedilen ve gelecekteki olası durumlarla ilgili belirsizliklerden kaynaklanan bir duygudur. Örneğin, bir sınavdan önce başarılı olup olmayacağınızı düşünmek kaygıya yol açabilir.
Özellikleri:
o Belirsiz bir tehlike veya tehdit algısı vardır.
o Uzun sürelidir ve genellikle düşük yoğunlukta devam eder.
o Bireyin işlevselliğini zamanla azaltabilir.

Kaygı ve korku, sıkça birbirine karıştırılan ancak psikolojik ve biyolojik temelleri açısından farklılık gösteren iki temel duygudur. Her iki duygu da tehlike algısı karşısında ortaya çıkar, ancak tehlikenin doğası, süresi ve yoğunluğu bu duyguların ayırt edilmesinde kritik rol oynar.

Kaygı, beynin ve vücudun birden fazla sistemi tarafından yönetilen karmaşık bir süreçtir. Amigdala, prefrontal korteks, hipokampus gibi beyin bölgeleri ve GABA, serotonin gibi nörotransmitterler bu sürecin temel bileşenleridir. Ayrıca, genetik yatkınlık ve çevresel etkiler de kaygı düzeyini şekillendirir. Kaygının biyolojik temellerinin anlaşılması, hem bireylerin kendilerini daha iyi tanımalarını sağlar hem de daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine olanak tanır.