“Yerküre dediğimiz bu geçici ikametgahı derin bir hüzne kapılmadan seyretmek acaba mümkün mü ? Nereden geldik ? Nereye gidiyoruz? Temiz bir inancın pek güzel cevap verdiği bu soruya akıl ve fen cevap vermiyordu. “
“Algernon o kadar akıllıymış ki , ona yemek verdiklerinde her seferinde değişik bir kilit koyuyorlarmış. Ve her seferinde kişiyi açmayı başarıyormuş . Bu beni biraz üzdü. Çünkü eğer ögrenemeseydi demekki yemeğini yiyemeyecekti ve aç kalacaktı.”
“Denemekten asla vazgeçme Chris,”dedi beni öperken. Günün ilerleyen saatlerinde “hayallerimdeki kız” da geldi. Elimi tuttu ve alnımdan öperek benimle gurur duyduğunu söyledi . Sol ayağım ve ben yine başarmıştık.
Bir de yüreğimden ziyade zekamı ve yeteneklerimi takdir ediyor, oysa o benim tek gurur vesilem , her şeyin her yeteneğin , her mutluluğun, her acının tek başına kaynağı. Ah , benim bildiklerimi herkes bilebilir _bana özgü olansa yalnızca yüregim .
Kalbime küçük ve hasta bir çocuğa bakar gibi bakıyorum; her arzusunu yerine getiriyorum. Bunu başkalarına söyleme; bundan dolayı beni ayıplayacak insanlar çıkabilir.
Eşit olmadığımızı, olamayacağımızı çok iyi biliyorum ,ancak saygı görmek adına alt tabaka insanlarından kendini uzak tutmak gerektiğine inanan kişi , yenilgiden korktuğu için düşmandan saklanan bir korkak kadar eleştiriyi hak eder.
- sen ne yaptığının farkında mısın ? Durumu hafifletmek için gülmeye çalıştım. Sanırım …” -Ne yaptığını ben sana söyleyeyim.Adalet davulunu çalıyorsun ! Yüzünde tutkulu bir ifade vardı.Hırsla konuştu. “Adalet davulunu çalmalısın!”