“Dünya normalde insanların gereksinimlerini karşılayacak ve onların yaşam sevinçlerini onaylayacak biçimde kurulmuş kuşkusuz. Daha da ileriye gidip dünyanın doğal düzeninin, yani, yeryüzünün büyüklüğü, ekseni çevresinde ya da güneşin çevresinde dönme zamanını, gece gündüz ve mevsim dönüşümlerini, evrenin ritmini hesaba katıp, tümünün bizim gereksinimlerinize göre düzenlendiğini söylemeyeceğim. Bu çok basite indirgemek olur; ukalaca da. Filozoflar buna ereksel derler. Ama Tanrı’ya şükürler olsun ki, gereksinmelerimizle doğanın genel bağlamda temel gerçekleri uyum içinde. Tanrı’ya şükürler olsun diyorum çünkü bu, Tanrı’ya övgüler yağdırılacak bir şey…”
Venedik' te Ölüm- Thomas Mann Yorum: 1912 'de yayınlanan bu kitap yazarın gerçek yaşamından çok etkilendiği bir olayın esinlenmesiyle yazılmış bir eser. Yazar 1911 yılında Venedik' te eşiyle birlikte yaptığı Venedik seyahati kolera salgını ile yarıda kalır. Ancak yarışa kalan sadece tatili değildir. Essiz güzellikteki ( ya da yazarın öyle gördüğü) bir erkek çocuğunu Yunan mitolojisindeki tanrılara benzetir ve bu kitap ortaya çıkar. Kitabın konusunuda açıklamış olduk aslında. Ve tabi sonundaki kolera salgınını da kendi yorumuyla aksettirmiş bizlere. 1929 yılında Nobel ' de alan ünlü yazarın kitabının çevirisini yine ünlü bir isim yapmış . Ünlü şair Behçet Necatigil 'in çevirisi de oldukça iyi ve profesyonelce yapılmış. Gel-gelelim kitaba. Yazarın kendine has virgüllerle ayırmak zorunda kaldığı uzun ve yoğun betimlemelerine, tarzına bir şey soyleyebilecek yetkinliğim yok. Haddimde değil zaten. Lâkin ben salgın içinde duygu romanı bekliyordum yoğun duygular içinde salgın romanı çıktı. Kitabın dörtte biri bile salgını anlatmıyor. Oysa kitabı anlatanlar , yorum yapanlar öyle söylememişti. Bu anlamda biraz hayalkırıklığına uğradım. Bunun dışında yöneticilerin ilgisizliği ve gerçekleri gizleme çabası tıpkı şu anda yaşadığımız Korona hastalığında olduğu gibi Italya 'yı ve daha bir cok ulkeyi trajik sonuçlarla bırakmış. Geçen 100 yıldan fazla zamana ve teknolojik gelişmelere rağmen bugün bile vurduyduymazlık nedeniyle yaşamak zorunda kaldığımız acılar romanın ana temâsı bence. Ve yazarın yüz yıl geriden gelip bugünü anlatması sanatın evrenselliği olduğu kadar yazarın ilerigörüşlülüğünü de gösteriyor aslında. Tavsiye eder miyim? Tabiki ediyorum.