Kitaplar hayata tutunmanın başka bir yolu. İçinde kaybolursun ama sonunda kendini bulursun. Hem acıyı hem sevinci tanırsın onlarla. Kitap, insanın kendi içinden geçen uzun bir yoldur.
İnsanın sevdiğiyle vedalaşması, bu hayattaki en kıymetli şey. Vedalaşmak bir daha dönüp bakmamaktır aslında. Ama işte bazı kapılar hiç kapanmıyor. O kapılar hep açık kalıyor, içeri hep acı giriyor.
Hayat acılarımıza hiç aldırış etmeden sürüp gider. Sadece şunu bil kızım: Acısı taze olanlar daha çok yaralıdır. Acısı eski olanlar ise yalnızca kederlidir.
Çünkü insanın içindeki en büyük ışık bazen yalnızca bir dilekte saklıdır. Kalpten istenen hiçbir şey yok yere fısıldanmaz gökyüzüne. Belki zaman alır, belki yollar dolanır ama dua dönüp sahibini mutlaka bulur.
Hangi kalbin gerçekten günahla, hangisinin masumiyetle dolduğunu biz bilemeyiz. Mahşer Günü geldiğinde, o büyük defterde yazılı olacak hepsi. O güne kadar kimseyi yargılayamayız.
Sabır, kolay gelen bir misafir değildir. Ama gönlünü açarsan, sana en güzel hediyeleri bırakır. Bazen bir anahtar olur, bazen bir ilaç. Kanat olur, uçurur insanı.
Gözün görüyor, elin tutuyor, nefes alıp verebiliyorsan hayat güzeldir. Hastalık hariç. Onu dahi hoş tutanlar var. Bu da bir mertebedir. “Kahrın da hoş, lütfun da hoş” diyenlerin mertebesi. Yüksek makam.
İnsan kendini beğenmez ise götürüp denize atar denilmiş. Yani dünyadan vazgeçmek o kadar kolay değil. Evet, bir an için “her şey boş” denebilir. Lakin o bir “an” içindir. Ya sonra? Sonrası şu: Herkes tuttuğu işin, beslediği hayalin, arzunun kulpuna yapışır. Hayat güzeldir.
Bugünün edebiyatı, Türk milletinin geçirdiği inkılap safhalarını ve inkılap mefkurelerini, romanlarında, şiirlerinde, piyeslerinde bütün kuvvet ve vuzuhuyla yaşatabilmeli ki o eserleri okuyan yabancı, Türkiye hakkında hiçbir şey bilmese bile, bugünkü hayatımızın umumi istikametini ve bu hayatı doğuran içtimai amilleri açık açık anlayabilmiş olsun.
Çocuk kurban sayısının bu kadar yüksek oluşu neyle açıklanabilir? Yaptığım görüşmede paralı askerlerin ve Çetniklerin kadın kafasına iki kat, bir çocuğun küçültülmüş hedefini kaçırmayınca da beş kat fazla prim aldıklarını iddia eden Hırvat yaralı haklı mı?
Yeni ameliyat edilmiş çocukların koğuşu, kente reva görülen eziyetlerin bir özeti ve kanıtı. Yaralılar dizisi, acı dolu bir geçit resmi: iki gün önce bir başıbozuğun boynundan vurduğu Azra, 7 Temmuz’da bir el bombasının kurbanı olan Nazire, iki hafta önce bir arkadaşıyla ağaçtan kiraz toplarken vurulan Adis…
Çetnikler, birlikte yaşamayalım diye kalplerimize kin tohumu ekmek istiyorlar. Ama şu koğuşa bakın: Buradaki üç yatakta ben, bir Sırp bir de Müslüman yatıyoruz. Üçümüz kardeş gibi yaşıyoruz.
Kosova Hastanesi… Travmatoloji kliniği başhekimi Doktor Faruk Kulenoviç karanlık bir tablo çiziyor: Dokuz gündür susuz ve elektriksiz olan hastanede ameliyathanenin jeneratörünü besleyen yalnızca 10 litre yakıt bulunduğundan gündüzleri pencerelerden gelen ışıktan yararlanmak için düşman ateşine açık hedef oluşturan koridorlarda ameliyat yapmak zorundalar. Jeneratörü yalnızca gece gelen yaralılara ayırabiliyorlar.
Kimse ecelden kaçamaz, eğer inanıyorsa, İslam dininin geleneğine göre ölüm meleği olan Azrail’in kanatları herkese dokunabilir. Tabut yapmak için tahta bulunmayan bu şehirde savunmasızlığının, geçiciliğinin bilincinde olarak uyumaya, bir yerden bir yere gitmeye, yürümeye alışmak zorundasın.
Saraybosna… Şehir yıkılmış, cerahat, koparılmış organlar, deşilmiş bağırsaklar, hala kokan çürük yaralar… Bütün pencereleri tamam olan hiçbir ev yok. Korkutucu izlerle dolu bir yerden başka bir şey değildi artık.
Sorun hayatın kendisinde değil, biz insanoğlunda. Ne zaman ki elimizi yüreğimizin üzerinden çektik, dünya cehenneme döndü. Bilmiyorum, bunu nasıl aşacağız?
Yeri, zamanı geldiğinde yüreğimize batan dikeni çekip çıkarmasını da bileceğiz. Ama yine şunu da unutma: Dikeni çekip çıkarsan da yüreğinde izi, ince bir sızısı kalır.
Sürekli güçlü kalmaya çalışmak insanı en çok yoran şeydir. Her an tetikte bekleyemezsin, her rüzgara karşı dimdik duramazsın. Bunun yerine karakterin güçlü olsun. Çünkü sana yolunu gösterecek olan şey gücün değil, karakterindir.
Sakın mükemmel biri olmaya çalışma. Mükemmeliyet bir şükürsüzlüktür. Mükemmellik uğruna yaşamak insanı eksilten bir yanılgıdır. Eğer bir şey olmak istiyorsan manevi zenginliğe odaklan, mükemmel olmaya değil.
Sen de çoğu insan gibi düştün o yanılgıya. Bir gün değişir sandığın bir adamı sevdin. Ne yazık ki onun değişmesini bekledin. Erkek kolay kolay değişmez kızım.