Uzun zamandır kalbimle değil, aklımla yaşıyorum. Tutkularımı, davranışlarımı sıkı bir dikkatle ölçüp biçiyorum, ama hep dışarıdan, içine girmeden. İki insan var benim içimde: Biri sözcüğün tam anlamıyla yaşıyor, öteki ise düşünüyor ve onu yargılıyor. Birincisi bir saat sonra vedalaşabilir sizinle, bir daha arayıp sormaz sizi, öteki ise ...
Benim için evliliğin büyülü bir anlamı vardır: Bir kadını ne kadar büyük bir tutkuyla seversem seveyim, yalnızca, onunla evlenmek zorunda olduğumu bana hissettirmesi sevgimin bitmesi için yeterlidir! O anda taşlaşır kalbim, bir daha da ısınmaz. Bundan başka her türlü fedakarlığa hazırımdır. Hayatımı da, onuru mu da yirmi kez koyabilirim ortaya... Ama özgürlüğümü asla vermem.
Ruh acı çekerken, haz duyarken inceden inceye yorumunu yapar her şeyin ve bunun böyle olması gerektiği sonucuna varır. Fırtınalar olmasa, sürekli güneşin onu kupkuru yapacağını bilir ruh. Kendi yaşamının derinlerine iner, sevilen bir bebek gibi okşar kendini veya cezalandırır. Ancak bu yüksek bilinç düzeyinde Tanrı'nın adaletinin bilincine varabilir insan.
Sürekli olarak çevresindekileri, kendisinin bu dünyaya göre biri olmadığına, Tanrı'nın onu gizli birtakım acılar çekmesi için yarattığına inandırmaya çalışmıştır; öyle ki, sonunda kendi de aşağı yukarı inanır olmuştur söylediklerine.
Başka ulustan insanların geleneklerine böylesine uyum sağlamış olması şaşırtmıştı beni. Aklın bu özelliği yerilmeli mi yoksa övülmeli mi, orasını bilemem. Ne var ki, zekanın bu özelliği, gördüğü her yer de (onun yok edilmesinin gerekliliğini veya olanaksızlığını gördüğü her yerde) kötülüğü bağışlayan olağanüstü aydınlık ve esnek bir sağduyunun varlığını gösterir.
Jose Saramago, insanı gördü ve kendisini derinden sarsan bu yalansız dolansız, rol yapamayan ama en çok da çırılçıplak gerçek bizi de rahatsız etsin istedi. Bu karşılaşmanın tesadüfen meydana geldiğini söyleyerek kadere yapılacak bir atıf, Saramago edebiyatını incelerken sözün ucunu Tanrı’ya getirmek olur. Ki Portekizli ustaya böylesi bir ihanet olsa olsa körlüktür. Çünkü Saramago dünyasında insan her şeyin yaratıcısı ve oyuncusudur. Hırsları, iki yüzlülüğü, ihaneti, vahşeti ve olur olmaz ortaya çıkan merhametiyle kaderin tek tayin edicisidir.