"Gün Doğmadan Neler Batmaz" 13 öyküden oluşan 104 sayfalık mizah yüklü bir kitap. Kapak tasarımı özenle seçilmiş. Kalabalığın içinde yalnızlığı simgeleyen bir çalışma diye düşündüm önce. Karanlığı kendi ışığıyla aydınlatan insanları anımsattı sonra. Yaşattığı her iki hissi de sevdim. Çünkü sayfalar ilerledikçe, öykülerle bir bütünlük sağladığını gördüm görselin. "Dur Şurayı da Sileyim" başlıklı öykünün ilk sırada yer alması, ustaca verilmiş bir karar olmalı. Hem yazarın kalemi hakkında ipucu veriyor okura hem de diğer öyküleri okumak için güçlü bir merak uyandırıyor. Karaketlerin çoğu erkek ağızdan anlatılmış. Bu bende yazarın, kalemini özgürce kullanmak istediği düşüncesini doğurdu. Her ne kadar sayfalar arasında kahkaha atarken bulsam da kendimi, her güldüren hikâyenin hüzünlü bir geçmişi olduğuna inanıyorum. Saffet'in zaman içerisinde Nusret'e dönüşüm hikâyesi, çayımı yudumlarken gözlerimin duvarda örümcek ağı aramasına neden oldu. Peki, eşinin zamazingolu ayağıyla Raşit'i parmağının ucunda oynatmasına ne demeli... Sanço ve diğer bütün karakterler mahallemizde, akrabalarımızda hatta evimize kadar yakın ve tanıdık hissettirdi. Sevgili Neşe hanımın ne kadar iyi bir gözlemci olduğu karakterlere yüklediği özelliklerden anlaşılabiliyor. Hissettirmeden mesaj veriyor çoğu zaman ve ters köşe yapıp okuru şaşırtmayı başarıyor. Kaleminin özgünlüğü, samimi ve keyifli anlatım tarzıyla Türk Edebiyatına sağladığı katkı için kendimi bir okur olarak şanslı görüyorum. Sanırım ne yazsa okur, ne anlatsa dinlerim ❤
Yazmak benim için nefes almak gibi bir eylem. Hislerin paylaşımını da beraberinde getiriyor. Okuyanın sizi anlaması, hislerinizin karşılığını bulması ne kadar kıymetli... Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın. Keyifle okudum incelemenizi. Çok teşekkür ederim.