Roman, küçük bir sahil kasabasında yaşayan balıkçı Mustafa ile eşi Mesude’nin hikayesiyle başlıyor. Çocuklarını kaybetmenin büyük acısını yaşayan çiftin hayatı, bir gün denizde buldukları göçmen bir bebekle değişiyor. Bu noktadan sonra roman, sadece onların değil, milyonlarca mültecinin yaşadığı trajediyi de gözler önüne seriyor.
Livaneli bu romanda sadece bir ailenin değil, tüm dünyanın vicdanıyla yüzleşmesini sağlıyor. Özellikle Ege kıyılarında yaşanan mülteci trajedilerini sade bir anlatımla, romantikleştirmeden ve ajitasyona kaçmadan aktarıyor. Doğanın gücü, insanların acımasızlığı ve iyiliğin sessiz ama kararlı hali, sayfalar arasında yankılanıyor.
İnsana hem hüznü hem de umudu aynı anda yaşatan bir roman. Eğer bir gün sadece edebiyat değil, insanlık üzerine düşünmek isterseniz, Balıkçı ve Oğlu tam da o gün için doğru bir kitap.