Çocukça Şeyler
çocuk kalbiyle okumayı bilenlere... ...
2. Bölüm

Aslan Parçası

70 Okuyucu
3 Beğeni
0 Yorum


‎Kapıyı kim açık bırakmıştı, bilmiyorum. Bana ne canım kim açık bıraktıysa bıraktı. Hiç umurumda değildi. Bu kez durup izlemek istemiyordum asansöre binenleri, eve gelip gidenleri. Bıktım artık ev hayatından. Balkon küpeştesi, pencere pervazlarından. Düşününce tamam dedim, verdim kararımı. Takip ettim  trabzanları. Yukarıya, yok yok doğruca aşağıya.. İn in bitmiyordu merdivenler. Kapılar açılıyor, az sonra çat diye  kapanıyordu. “N’oluyor yahu” diyorum, “burası Dingo'nun ahırı mı? İnsan değil misiniz oğlum siz? Stres iyi gelmiyordu bana. Böyle durumlarda anksiyetem artıyor, bıyıklarım terliyordu. Eğer tansiyonum varsa eminim o da 10'u 20 geçiyordu. Neyse ki varıyorum siyah demir  kapıya. Utanmamışlar, bu kapıyı da açık bırakmışlar. Hırsız mı gelir, arsız mı umurlarında değil belli ki.

‎“Oh be! Ayaklarım toprağa basınca kendime geldim.” Uçan kuşun kanadından tutun da asfalttan kalkan toza kadar her şey ilgimi cezbediyordu. Temiz havayı ciğerime çektim. Ne kadar temizse artık... Ben de biliyorum egzoz kokusu, fabrika dumanları karışmış havaya, biliyorum oğlum. İnsanların doğaya zarar verme savaşlarından hep bunlar. Ciğerim dolunca, esnedim birazcık. Ağzımı açınca da bir uykum geliyor ki sormayın.

‎Sokakta çocuklar top oynuyordu. Siyah tişörtlü çocuk gol atınca sevinç seslerinden deliye döndüm. Evet o değil ben döndüm. Dönme dolap gibi kendi etrafımda cirit atıyor kaçacak bir yer arıyordum. Koca bir çöp konteyneri gördüm. Az daha içine düşüyordum ki şey..  aslında düştüm bile. Bu hayat dedikleri yer böyle bir şey işte, düşe kalka yoluna devam ediyor kimleri. Yani benim gibileri.  Bayıldım mı ne oldu anlamadım, çöp konteynerine kıvrılmışım o ara. Ne zaman uyudum, ne kadar uyudum hiç aklımda yok zamanlama. Uyandığımda hava kararmış, karnım ise zil çalıyordu. Burnumu mis gibi  balık kokusu yalayıp geçti. Plastik bir tabakta lezzet şöleni beni bekliyordu. Yanında tavuk sote, pilav, makarna. İnsanların bu musriflği yok mu, deli oluyorum deli, ama gel gör ki göbeğim çatlayana kadar yaladım yuttum her şeyi. Sokak lezzeti denen bir şey vardı ve ben o lezzetin keyfini dibine kadar yaşamıştım. 

‎Artık biraz yürümeliydim. Havalı adımlarım mahalledeki herkesin ilgisini çekiyordu. Kuyruğum dik, başıma buyruk yoluma devam ediyordum. Karşı apartmanda oturan Neriman teyzeyle karşılaştım, tanımadı beni. Halbuki her gün balkonda oturur bizim binayı süzerdi. Ben de tülün altından izlerdim onu, uzun uzun bakışırdık. Kafamı pencereden sarkıtacak olsam çığlık çığlığa mahalleyi ayağa kaldırırdı. Bir gün nerdeyse terliğini kafama fırlatıyordu da kıyamadı terliğine. Oğlu Almanya'da yaşıyor ya, o getirmiştir diye herhalde. Neyse ne. Beni tanımayınca bozuldum biraz.

‎Aman Allah’ım! O da nesi! karşımda duruyordu hayattaki en büyük fobim ve çetesi... Çıkardığı seslerle önce aklımı başımdan alıyor, sonra peşime düşüyorlar. Ben böyle kumpaslara gelir miyim hiç?  Tüydüm tâbi oradan hemen. Dört nala koşuyordum çukur bayır demeden. Bıyıklarım bir navigasyon aleti gibi bana yön veriyordu. "Üç adım sonra sağa dön. Beş adım sonra bir bisikletle karşılaşacaksın. Karşına çıkan köşeyi döndün mü binayı bulacaksın. "

‎Neredeydi bu siyah demir kapı?  Nereden çıkmıştım oğlum? Girmediğim delik kalmadı. Kalbim ağzımda atıyordu. Koşmaktan anam ağladı. Tam canım çıkıyor diyordum ki Allah’ın sevgili bir kulu kapıyı açık bırakmış yine, düştüm dört ayak üzerine. Yukarıya, doğruca sekiz kat yukarıya... Çık çık bitmiyordu merdivenler. Apartman yine gümbür gümbürdü. Seviyorum oğlum insan sesini. Bizim evde de vardı bir telaş. Geliyordu kulağıma ev halkının söylenmeleri. Ayakkabıların önünde bekliyordum süt dökmüş kedi gibi. Derken kapı açılıverdi. Sevinçle karşıladı Ayşegül beni. “İnanmıyorum! Anne, koş kıymetli oğlun Tarçın geldi.” Evin hanımı kucağına aldığı gibi “Nerelerdeydin bakalım sen” dedi, “tok evin aç kedisi."


Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
@emineyzaman
Kitapla
6a
Aklımın duvarlarında gezinen kedi gibi kaçamaklardan lokmalarını toplamış.keyfini sürmek için yoluna düştüğü adımlar bir korkuyu da adrenalin ile pekiştirmek.olsun dediği gibi ayakları toprağa değdi ya yeter bencede :))


Gönlünüze sağlık huriye hanımcım.

Sevgimle
1