“Hayata kendi cümlelerimle bakıyorum. Herkesin hayata karşı bir duruşu bir direnişi vardır. Bunu ifade ederken de kendi cümlelerini kurmalı insan. Sonuçta herkes kendi penceresinin manzarasını izler. Aforizma dolu, kimi zaman hüzün yumağı kimi zaman kırgınlık sandalı kimi zaman da haksızlıklara tavırlı olsak da her zaman insan olduğumuzu unutmamak gerek. Hayatta mutlu olabilmenin yollarını ararken kötülükleri de görmezden gelinmemesi gerekli. Herkes önce aynadaki sureti ile yüzleşmeli.”
"AYNADAKİ BEN"Aynanın karşısına geçtiğinizde, gerçekte kimi görüyorsunuz? Bu kitap, insanın kendiyle kurduğu sessiz diyaloğun izini sürüyor. Kimi zaman hüznün ağırlığına bürünen, kimi zaman haksızlıklara isyanla titreyen, ama her satırında insan olmanın çelişkilerini taşıyan bir yolculuk… Sayfalar arasında ilerledikçe, kırgınlıkların sandığında saklanan umutlarla, kaybedilen renklerin peşine düşeceksiniz. Bir yanda hayatın sert dokunuşları, diğer yanda içten içe filizlenen bir direnç: "Günler neşe doluydu, renkler alınmadan önce…" Toprak yorulmuş belki, yorgunluğunu kelimelere döken bir kalbin sesi bu. "Fragman biter, filmi izleriz biz de…" diye fısıldarken, gerçeğin perdesini aralıyor. Belki de herkes, bir gün o perdenin ardındaki yüzle yüzleşecek. Kelimeler bazen bir tokat gibi çarpacak yüreğinize, bazen bir çocuk masumiyetiyle sarıp sarmalayacak. Ama asla kayıtsız kalamayacaksınız. Çünkü bu kitap, okuru kendi aynasına bakmaya çağırıyor. Peki, siz o aynada ne görmek istersiniz?