Ölüm sessizliği olarak nitelenen şey ancak yaşayanlar için bir anlam taşır. Buna karşılık (ölüm sonrası) ölümü kefen gibi sarmalayan, hatıralarla beslenen bir sessizlik skalasından oluşur. Öncelikle birisinin ebediyen sustuğu odanın sessizliği kendini dayatır. Sonrasındaysa ölen kişinin yakınları ölünün şahsi eşyalarının sessizliğinin bilincine varır.
Birlikte susmanın zevkine varan, yan yana susmanın, uzun uzun yürümenin, gitmenin, sessiz yollar boyunca sessizce yürümenin keyfini çıkarır onlar. Birlikte susabilecek kadar birbirini seven iki dosta ne mutlu
Dudakları ayırıp da ruhları birleştiren o sessiz dakikaları hangimiz yaşamadık ki? Daima o anların peşinde olmalıyız. Aşkın sessizliğinden daha uysal bir sessizlik yoktur ve sadece bize ait olan tek sessizlik de odur.
Birine onu sevdiğimi söylediğimde karşımdaki belki başka çok sayıda kişiye de söylediğim bu sözün farkını anlamayacaktır ama bu sözü izleyen sessizlik, onu gerçekten seviyorsam sessiz bir kesinliğin doğmasını sağlayacaktır.
Olur da bir an için ruhunuzun meleklere mekan olan derinliklerine dalarsanız derinden sevdiğiniz varlıkla ilgili en başta hatırlayacaklarınız onun sözleri ya da davranışları değil, birlikte yaşadığınız sessizlikler olacaktır zira aşkınızın ve ruhunuzun niteliğini ortaya koyan tek şey bu sessizliklerin niteliğidir.