"Dünya. Kimileri her şeyi yazıya dökmüş, kimilerine nasıl akılda tutacakları öğretilmiş. İşte bütün bilgimiz oradan geliyor, o eski kitaplıklardan. Ama bugünlere aktarılmasında Bilgelerin de payı büyük, çünkü kitaplar havayla temas edince kırışmış, giderek un ufak olmuşlar ve geriye pek bir şey kalmamış.
Evladım Sana Diyorum okuma grubumuzun yine güzel ve etkileyici kitabıyla geldim. Yazarla grup sayesinde tanıştım 😊 Okuduğum bu kitap, her satırıyla durup düşünmeye sevk eden bir eser. İnsanın yaşamındaki iniş ve çıkışları ele alırken hayattan çıkarılan dersleri, mutluluk, ilişkiler ve kariyer gibi evrensel temalar üzerinden başarıyla aktarıyor. Kitapta paylaşılan her deneyim, okuyucuyla güçlü bir empati bağı kurarak yalnız olmadığımızı hissettiriyor. Hayata bakış açınızı sorgulatan bir eser.Bu nedenle, bu kitabı kesinlikle okumanızı ve çevrenizle paylaşmanızı tavsiye ederim. 📚🤍
#alıntı Anda yaşamazsak da mutluluğu bulamayız. Geçmişin kapılarını kapatmak zorunda değiliz fakat geçmişi olduğu haliyle görmeli ve yola devam etmeliyiz.
Minnettarlık duyan bir kişi güçlü bir kişidir, çünkü minnettarlık gücü meydana getirir. Bütün bolluk, sahip ol duğumuz şeyler için minnettar olmaya dayanır.
İnsanlar hayatımıza başka bir rolle yeniden girerler. Bazen böyle olur; çünkü ilişkilerle işimiz bitmemiştir, yapılacak daha çok tedavi vardır. Bununla birlikte, bazen insanlar hayatımıza başka bir rolle yeniden girerler, çünkü ilişki bitmiş olsa da kafalarımızda henüz tamamlanmamıştır. 🤍🤍
Her günü hayatın kıyısındaymış gibi yaşamak, bize “nasıl olması gerektiğine dair resimlerimiz olduğunu anımsatır. Kaç kez birileri bir ilişkide o an mutlu oldukları halde, “Yirmi yıl sonra da yanımda olacak mısın?” sorusu yüzün den kavga etmiştir?
Hayatın inişleri ve çıkışları vardır. Sevdiklerimizin sorunlarının hepsini çözemeyiz, ama genellikle onların yanında olabiliriz. Sevginin en güçlü işareti, yıllar geçtikçe, bu değil midir?
Hepimizin sevgi, hayat ve serüvenle ilgili hayalleri vardır. Fakat ne yazık ki bir şeyleri neden denemememiz gerektiğine dair sebeplerle de doluyuzdur. Bu sebepler bizi koruyor gibi görünürler, ama aslında bizi hapsederler. Hayatı uzakta tutarlar. Hayat düşündüğümüzden daha erken sona erecek. Bineceğimiz bisikletler ve seveceğimiz insanlar varsa, şimdi zamanı. Hepimizin sevgi, hayat ve serüvenle ilgili hayalleri vardır. Fakat ne yazık ki bir şeyleri neden denemememiz gerektiğine dair sebeplerle de doluyuzdur. Bu sebepler bizi koruyor gibi görünürler, ama aslında bizi hapsederler. Hayatı uzakta tutarlar. Hayat düşündüğümüzden daha erken sona erecek. Bineceğimiz bisikletler ve seveceğimiz insanlar varsa, şimdi zamanı.
Hayat dediğimiz bu yolculukta her kes bir sevgi deneyimi yaşamalı. Kimi sevdiğinin ya da ne zaman ya da ne kadar uzun ya da ne kadar kısa sevdiğinin bir önemi yok nihayetinde. Tek önemli olan sevmen. Sevgiyi kaçırma. Bu yolculuğu sevgisiz yapma.’
Kalbimizi yeniden açmak için farklı bir biçimde görmeye açık olmalıyız. Kalbimizi kapattığımızda, hoşgörüsüz olduğumuzda, bunun nedeni çoğu kez karşımızdaki kişinin ne halde olduğunu bilmememizdir.
Hepimiz Einstein gibi bir dâhi ya da Michael Jordan gibi muhteşem bir sporcu değiliz, ama “fazlalıkları yontmak” hepimize, doğuştan gelen yeteneklerimize bağlı kalarak bir şekilde mükemmel olma olanağı tanıyacaktır.
Kendimizi tanımlamak için çoğunlukla başkalarına bakarız. Başkalarının canı sıkkınsa bizim de keyfimiz kaçar. Başkaları bizim hatalı olduğumuzu düşünürse, savunmacı oluruz. Fakat kim olduğumuz saldırı ve savunmanın ötesindedir. Zengin ya da yoksul, yaşlı ya da genç olalım; ister bir olimpiyat altın madalyası kazanmış olalım, ister bir ilişkinin başında veya sonunda olalım fark etmez; yalnızca olduğumuz kadarıyla değerliyizdir, bütünüzdür ve tamamızdır.
Bazı ilişkiler yürümez, dünyanın gerçeği budur; anlaşmazlıklar ve hayal kırıklıkları olacaktır. Kendinizi her sorunun üstesinden gelmekle sorumlu hissederseniz, yüksek bir bedel ödeyeceksiniz demektir, çünkü bu imkânsız bir görevdir.
Zulmün, travmanın direniş çığlığı ve hayatta kalma mücadelesini çarpıcı bir anlatımıyla yüreklere iz bırakan bir roman . Gwangju Katliamı, 1980 yılında Güney Kore’nin demokrasiye geçişinde travmatik ama dönüştürücü bir olay olarak kabul edilir. Yazar da bu romanın bu olay üzerinde edebiyat yoluyla anlatmış. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve uzun zamandır merak ettiğim bir eserdir. Beden, hafıza, suçluluk ve vicdan temalarını derinlemesine işliyor. Kitapta olaylar doğrudan anlatılmak yerine, birbirinden farklı karakterlerin gözünden, bölümler hâlinde aktarılmış. Bir öğrenci, bir editör, bir anne ve bir asker aracılığıyla olayların insani ve psikolojik boyutları gözler önüne seriliyor. Sanırım beni en çok etkileyen kısmı da bir anne olarak annenin evladına olan yürek burkan duyguları ve hasreti 🥺" Mutlaka okunması gereken bir başyapıt diyebilirim Kitapla kalın ✨📚
İnsanoğlu özünde acımasız bir varlık mıdır? Bizler sadece evrensel tecrübebeleri mi yaşıyoruz? Sadece yüce bir varlık olduğumuz yanılgısıyla yaşıyoruz hepsi bu; her an bir hiç olan böcek, hayvan, irin, iltihap kümesine dönüşebilir miyiz acaba? Hakarete uğrayıp, mahvedilip öldüıii lmek, tarihte defalarca kez tekrarlanan bütün bunlar insanoğlunun kaçınılmaz kaderi mi acaba?
İnsanlara inanmıyordu. Hiçbir yüz ifadesine, hiçbir gerçeğe, hiç bir hoş cümleye bile tamamen güvenmiyordu. Bir tek mütemadi şüpheler ve soğuk sorular içinde yaşamak zorunda olduğunu biliyordu.
Aşağılık bir yönü var yemek yemenin. Alışık olduğu aşağılanmışlıkla ölen insanları düşündü. Onlar artık ebediyen acıkmayacak çünkü hayatları yok. Fakat kendisinin bir hayatı vardı ve acıkmıştı.
Artık on beş yaşındaymışım gibi hissetmiyordum. Otuz beş, kırk beş gibi yaşları bile genç ve az hissettim. Altmış beş, yok ha yır yetmiş beş desem bile tuhaf olmaz sanki.
Etik evre, taahhüt etmenin mutlak değeri evlilikle doğrulanırsa, en üst evreye, dinsel evreye geçişi sağlayabilir. Evlilik; o durumda aşkta başıboşluğun tehlikelerine karşı toplumsal bağın sağlamlaştırılması olarak değil, gerçek aşkı asıl gitmesi gereken yere yönlendiren bir şey olarak görülür. "Benlik kendi saydamlığı içinden onu ortaya koyan gücün içine daldığında", demek ki benlik aşk deneyimi sayesinde kendi tan-risal kökenine uzandığında, aşkta son bir dönüşüm yaşanabilir. Aşk artık bir ayartma olmanın, evliliğin ağırbaşlı aracılığının ötesinde, üstinsana ulaşmak için kullanılacak bir araçtır.
"Aşkı yeniden icat etmeli" tümcesini Rimbaud'dan alıyorsunuz, aşk anlayışınızda sırtınızı birçok ozana ya da yazara dayıyorsunuz. Ama oraya gelmeden önce, belki de felsefecileri sorgulamak gerekiyor. Kaldı ki aranızdan pek azının aşkla gerçek anlamda ilgilenmesine şaşıyorsunuz, ilgilenenlerin anlayışı da çoğunlukla sizinkiyle örtüşmüyor.
Hayat bize sevgi, korku, zaman, güç, kaybetme, mutluluk, ilişkiler ve otantiklikle ilgili temel ilkeleri öğreten evrensel gerçekleri, dersleri sunar. Bugün mutsuzluğumuz yaşamın karmaşıklığı yüzünden değil. Mutsuzuz, çünkü hayatın te melini oluşturan basitlikleri gözden kaçırıyoruz. Asıl zorlu mücadele bu derslerdeki saf anlamı bulmaktır. Birçoğumuz sevgiyi öğrendiğimizi düşünürüz. Yine de sevgiyi doyurucu bulmayız, çünkü o sevgi değildir. O; korkunun, güvensizlik lerin ve beklentilerin kararttığı, koyulaştırdığı bir gölgedir.
Kaybetme durumuyla karşı karşıya kalınca, birlikte çalıştığımız kişiler tek önemli olanın sevgi olduğunun farkına vardılar. Sevgi aslında sahip olabileceğimiz, yanımızda tutabileceğimiz ve beraberimizde götürebileceğimiz tek şeydir.
"Yaşamın derslerini öğrenmek hayatınızı mükemmelleştirmekle ilgili değil, hayatı olması beklendiği biçimiyle görmeyle ilgilidir. Birinin söylediği gibi, “Artık yaşamın eksikliklerinden zevk alıyorum.”
Hayatı sıkılmış bir yumrukla yaşamıştım, ama artık onu, avuçlarımın içinde duran bir kuş tüyü gibi açılmış ellerimde tutabileceğimi fark ettim. Yaşam Dersleri
" Ahmet Ümit'ten okuduğum üçüncü kitap ve net bir şekilde söyleyebilirim ki, şu ana kadarkilerin zirvesi! Kurgusu ve anlatımı o kadar başarılıydı ki, sayfaları nasıl çevirdiğimi anlamadım. Polisiye türünün ötesine geçerek, Hristiyanlık inançları ve tarihi üzerine inanılmaz etkileyici derinlikler sunulmuş. Romanın sonuna geldiğinizde ve tüm parçalar birleştiğinde...işte o an her şey anlam kazanıyor! Yazar hakkında bir çoğu kişiden olumsuz eleştiri almama rağmen inatla okumaya karar vermiştim ve iyi ki de yazarla tanıştım. Türk polisiye roman okumak isteyenler için tavsiye ederim Kitapla kalın😊📚