özlem

@agustosmevsimi
Üye
calendar_month Kasım 2025 tarihinde katıldı
Alıntılar
@agustosmevsimi
Alıntı
1g
Tarih boyunca tüm yoksul ülkeleri sömürmüş ve sömür­gecilikte olan Batı, bugün uygarlık tanımı olarak benimsenmek­tedir. Eğer bu tanım, belli servet ve refah düzeyinin tanımı ise, gerçekten bugün Batı, televizyonlarında köpek maması reklamı yapacak kadar zengindir. İnsanların ekmek dertleri yoktur. Her türlü siyasal akım açık açık tartışılmaktadır. Ancak, bir yaşam düzeyinin uygarlık adı verilen özelliği, geçmişinde ve temelinde yoksul halkların kanlarıyla kirlenmiş­ ise, bunun adı uygarlık olabilir mi? Bugün Batı tüm uygarlık gösterilerine karşın sömürgelerde yaptığı sömürünün suçunu ve ayıbını omuzlarında taşımaktadır. Bunun dışında Batı, sadece ve sadece kendi insanına karşı uygar ve demokrattır. Özgür­lükleri yalnızca kendi insanına hak görmekte, bunu yoksul ülkeler için gereksiz bir süs saymaktadır. Doğu, Batı için sadece emeği çalınacak, yer altı zenginliklerine el konacak sömürü kaynağıdır.
352'in 91. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
100
@agustosmevsimi
Alıntı
1g
Sakalı noel babadan muhteremlerle başımız dertte :)
Türkiye'de birtakım sözcüklerin müthiş tılsımı vardır. Bun­ları kullanmaya başlayınca. hem ne kadar vatansever olduğu­nuz anlaşılır, hem de bu sorunları enine boyuna bildiğiniz or­taya çıkar. Bunlar her eve lazım sözcüklerdir.
Bir arkadaşınızına yurt sorunlarını tartışıyorsunuz. Bakıyorsu­nuz arkadaşınız bu konuları gerçekten iyi biliyor. Çok kitap okumuş, araştırmış. Konuştuğunuz konuların bazılarını ilk kez ondan duyuyorsunuz. İşin içinden sıyrılmak istiyorsanız lafınız hazır. Şöyle hafifçe doğrulup kaşınızı havaya kaldırır ve:
- Her kanaat muhteremdir kardeşim, dersiniz. Arkadaşınız da sanır ki, siz bu konularda onun gibi ka­fa yormuş, eninde sonunda kendinize göre bir düşünceye var­mışsınız. Bu düşünüş arkadaşınızın düşüncelerine uymamakta­dır. Siz arkadaşınızın fikrine katılmıyor, kibarca tartışmadan çe­kiliyorsunuz. Bu iyi ve zararsız bir yoldur Böylece, önce kanaat olmadığı için muhterem sayılmayacak fikirsizliğinize mazeret bulmuş olursunuz.
352'in 85. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
137
@agustosmevsimi
Alıntı
1g
Fakirliği yazgı gibi gösterip tahakküm kuranlar..
Her ülkede sınıflar arası çelişmeler vardır. Bu toplumsal bir gerçektir. Ancak asıl büyük ve temel çelişme, sömüren ülke ile sömürülen ülke arasında sürdürülmektedir.
352'in 85. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
146
@agustosmevsimi
Alıntı
1g
Muazzam bir öngörü aynı zamanda.
(...) Sol sadece, halkın sorunlarını halka anlatmak, çözüm yollarını birlikte bulmak ve yeni adaletli düzeni birlikte kurma savaşıdır. Entellektüel dedikoduculuk, bireysel bunalım, bilgiçlik gösterisi, meyhane gevezeliği değildir. Kusura bakmasınlar, bizde solcu aydınlar halka sorunlarını anlatma yerine, birbirlerine karşı bilgi ve kültür gösterilerine kalkışmışlar, bunun içindir ki bütün enerjilerini birbirleri ile uğ­raşarak harcamışlar ve harcamaktadırlar. Şimdi iki takıma ayrıldık. Bir kısmımız ille de işçi sınıfı ön­derliği deyip tartışmayı kesiyor, bir kısmımız buna karşı. Halkın bu çatışmalardan bir haberi var mı dersiniz?
352'in 83. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
141
@agustosmevsimi
Alıntı
1g
(...) Büyük kentlerdeki işçi mitingleri biraz da düşündürücüdür Toplantıyı izleyenler öğrenci, öğretmen, aydın, yani ara taba­kalar. Konuşmacılar hep işçi sınıfı önderliğinden söz açar ve alkışlanırlar. Alkışlayanlar kim? işçi olmayanlar. Sağcı sermayeci partilerin toplantılarını ise hep kasketliler doldurur. Ve kendi ekonomik yaşantılarına karşı sözleri, kendi öz sorunlarıymış gibi dinlerler. Binlerce emekçi, bir halk düşmanını, bir demago­ğu alkışlarlar. Aynı soruyu soralım. Konuşanlar kim? Kapitalist­ler alkışlayanlar kim? Emekçiler! Kapitalist olmayanlar!
Bir kısır döngüdür bu. Emekçi sömürüldüğü için sorunları­na ve emeğinin bilincine sahip çıkamaz. Aydın, emekçi ile ilişki kurma olanaklarına sahip çıkmadığı için kendi kendine toplum­culuk yapar.
352'in 82. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
156
@agustosmevsimi
Alıntı
1g
Genelde boy boy gündem kapatma çalışmaları..
Türkiye'de yayımlanan gazete ve dergilerin kaçı halkın öz sorunlarını yazmaktadır?
352'in 81. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
160
@agustosmevsimi
Alıntı
1g
(...) Türkiye, az gelişmiş değil geri bırakılmış bir ülkedir.
Bugün dünya gerçekleri, ülkeleri, gelişmiş ve geri kalmış ül­keler olmak üzere ikiye ayırmıştır. Geri kalmış ülkelerde sınıflararası sömürme-sömürülme ilişkisi, bu ana çelişmenin kuralla­rına göre sürdürülmektedir. Çünkü sistemi, işleyişi ve tanımı fereğince, uluslararası para akımına dayanan kapitalizm, enter­nasyonal bir örgüt olarak geri kalmış bir ülkede, sermayeci kü­çük bir azınlıkla işbirliği yapmaktadır. Geri kalmış ülkelerde komprador burjuvazi denen ve yabancı sermaye komisyon­culuğu ile icrayı sanat eyleyen bu çevreler, ister istemez zo­runlu olarak dış merkezlerden yönetilmektedirler. Sermayenin bağlı olduğu merkezler, sermayenin kullanılış koşullarını saptırarak, ülke içinde küçük ama etkili bir azınlığı denetimleri altına almaktadırlar.
352'in 79. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
204
@agustosmevsimi
Alıntı
3g
(...) Ruhun ya da yönetici ilkenin üç te­mel etkinliği vardır. Öncelikle, bedenin duyumlarından gelen imgeleri kullanarak bir iç söylem (ki bu yargıdır) geliştirir: Karşısına çıkan nesne ya da olayın ne olduğu­nu ve daha da önemlisi kendi için ne ifade ettiğini bil­dirir. Stoacılığın tamamı bu iç söylem anında, zihindeki görüntüler hakkında verilen yargılar sırasında yaşanır.
Epiktetos da, Marcus Aurelius da bunu defalarca yine­lemişlerdir: Her şey yargıdan ibarettir; bizim derdimiz olan şeyler nesneler değil, bizim onları nasıl değerlen­dirdiğimiz, haklarında nasıl bir fikir oluşturduğumuz, onlar için nasıl bir iç söylem geliştirdiğimizdir.
472'in 148. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
279
@agustosmevsimi
Alıntı
4g
Her devrin gençlik üzere kumpası başka.
Halkın yoksulluk ve geriliği üzerinde vesayet kurmak isteyenlerin ilk başvuracakları söz­cükler, komünistlik, Rus uşaklığı ve "Moskova'ya ... Moskova'­ ya ... " suçlamalarıdır.
352'in 79. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
312
@agustosmevsimi
Alıntı
4g
Demirel her zamanki formunda..
Bu satırların yazıldığı günlerde Türkiye Cumhuriyeti Başba­kanı Süleyman Demirel, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli­ği'nin resmi konuğudur. Ve "bir sosyal sınıfın diğer sosyal sınıf­lar üzerinde tahakkümünü tesis eden ve bir sosyal sınıfı ortadan kaldıran" 1917 ihtilalinin lideri Lenin'in mezarı başında saygı duruşunda bulunmakta, kadehini Rus Komünist Partisi onu­runa kaldırmaktadır. Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Ferruh Bozbeyli ise, yine "memleket içinde müesses iktisadi ve sosyal temel nizamları yıkan" Mareşal Tito'nun Yugoslavya'sında, ko­münist kalkınma yöntemlerini incelemektedir Komünist Ro­manya'ya yapılan gezinin dedikoduları ise basında henüz taze­liğini yitirmemiştir Doğaldır ki iktidara "ortanın solu, Moskova yolu" propa­gandaları ile gelen, tüm namuslu aydınları, yazarları, romancı­ları, düşünürleri Rus casusluğu ile suçlayan, on dört yaşındaki çocukları ihtilal tahrikçisi diye hapishanelere atan, Beatles tak­lidi gitaristleri kırmızı ceket giydikleri için komünisttir diye yakalamaya kalkan, Yargıtay Başkanı'ndan hukuk öğrencisine kadar herkesi Moskova'ya bağlı olmakla suçlayanların Moskova gezileri, üzerinde önemle durulması ve düşünülmesi gereken bir konudur.
*(Kim, 29 Eylül 1967)
352'in 79. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
352
@agustosmevsimi
Alıntı
4g
Düşünceler, gelecek düzenlerin tohumlarıdır. Gelecek ku­şaklar bu tohumların başakları ile büyüyecekler. Öyle ise, tohumların düşeceği, başakların boy atacağı toprağı iyi tanımak gerekir. Milli mücadelenin kanları ile yoğurulmuş topraklar, şimdi aydının alın terini bekliyor. Çünkü, milli kültürü, kültür emperyalizmin pençesinden kurtarıp milli temellere oturt­mak ilericilerin ilk görevidir. Özentilerden kurtulmanın ve ger­çekten halka yakın olmanın tek yolu budur.
352'in 78. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
370
@agustosmevsimi
Alıntı
4g
Seçimlerde ilçeye 10.000 tank vadedenlere göre değil.:)
(...) Halk için savaşanların halka her yönden yakın olmaları gerekir. Bu ise eninde sonunda bir "entellektüel ter­cih" sonucu saptanan strateji olarak değil, duygusal içtenliklerin bilgilerle güçlenerek oluşumu ile kazanılmalıydı.
352'in 76. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
364
@agustosmevsimi
Alıntı
4g
Özenti, sadece komprador burjuvazinin yaşantı düzeyine duyulan özentilerde değil, kendini ilerici sayan aydınların dü­şünüş kurallarında yatıyordu. Batı eğitimi görmüş, bu uygarlığın kültürü ile kafasını doldurmuş nice diplomalı, aydın geçinen ki­şiler, halkını hor görmekte bir müstemleke subayı gibi rahatlı­lar. Bütün bunlar egemen sınıfların içerisinden çıkmış, egemen batı kültürünün koşullarına göre yetişmiş, kişiliklerini böyle bir ortamda biçimlendirmiş olanlar için belki doğaldı. Toplumsal kök, kendi sınıfsal niteliğini kendi bilinciyle koruyordu.
352'in 75. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
364
@agustosmevsimi
Alıntı
5g
Diyalektiğin içinde sonuç önermelerini öncülle­re bağlayan, doğada her türlü nedeni bir araya getiren ve davranışlarda eylemlerin arasında kusursuz bir uyum sağlayan hep aynı ve tek bir akıldır.

Stoacılık insanın kendi ken­diyle tutarlı oluşunun felsefesidir. Bu felsefe, yaşamın özü konusunda dikkat çekici bir sezgi üzerine kurulu­dur. Bundan dolayı da yaşayan kişi varlığının daha ilk anından itibaren içgüdüsel olarak kendi kendiyle uyum halindedir: Kendini korumaya, kendi varlığını ve onu ko­rumaya çalışan her şeyi sevmeye yatkınlık gösterir.
472'in 134. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
340
@agustosmevsimi
Alıntı
7g
Sokrates'in etik geleneği, Herakleitos'un fiziksel ve "maddeci" gele­neği ve Aristoteles ile Megara Okulunun diyalektik ge­leneği. Stoacı yaşam biçimi, Sokratesçi yaşam biçimiyle aynı çizgi doğrultusunda yer alır: Her şeyin boyun eğmek zorunda olduğu tek değer, ahlaki iyilik, yani erdemdir. Sokrates'in, Platon tarafından kaleme alınan Sokrates'in Savunması'nda dediği gibi, "İyi insan için, ister hayatta, ister ölmüş olsun, hiçbir kötülük mümkün de­ğildir. " Hiçbir kötülük mümkün değildir," demenin ne­deni, iyi insan ahlaki kötülüğü hiç bilmeyeceği ve ahlaki kötülükten başka bir kötülük de olmadığı için, başkala­rına kötülük olarak görünen ölüm, hastalık, zenginliğin kaybı, hakaretler gibi şeylerin onun için kötülük sayıl­mayacağıdır. Ancak, değerlerin bu şekilde dönüştürül­mesi, yalnızca kişinin ya kendisi ya da bir başkasıyla geliştireceği bir diyalog, bir logos, bir akıl yürütme yo­luyla kendini incelemesine dayalı olan entelektüel ve etik bir işlem sayesinde gerçekleşebilir.
472'in 133. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
460
@agustosmevsimi
Alıntı
7g
Neyin mühim olduğunun ayrıdına varmak..
"Yaşamını mümkün olan en iyi biçimde geçirmek:
Bunu yapabilecek gücü de ruhumuzda bulabiliriz, ta­bii eğer önemsiz şeylere karşı kayıtsız kalabilirsek."
472'in 131. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
462
@agustosmevsimi
Alıntı
7g
"Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen."
(...)
Epiktetos'un dediği gibi, bir cesedi giymekte olan küçük bir ruhsun sen.
*Şeyh Galib'e hürmetle.
472'in 122. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
466
@agustosmevsimi
Alıntı
7g
Bir sona bağlanacak olan hiçbir şey rast­lantı değildir.
472'in 89. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
484
@agustosmevsimi
Alıntı
7g

İki şeyle yetinir: önündeki eylemi adaletle yerine ge­tirmek ve o anda kendi payına düşeni sevmek.
472'in 89. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
477
@agustosmevsimi
Alıntı
9g
Her şey karşılıklı olarak birbirine bağlıdır ve arala­rındaki bağda kutsaldır. Başka bir deyişle hiçbir şey bir diğerine yabancı değildir: Gerçekte her şey belli bir düzen içindedir ve her bir şey de ayrı ayrı, aynı dünya düzenine katkıda bulunur; her şey tek bir dün­yayı oluşturur ve her şeyin içinden tek bir Tanrı, tek bir öz, tüm akıl sahibi varlıklarda ortak olan akıldan ibaret tek bir yasa, tek bir gerçek geçer.
472'in 86. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
531
@agustosmevsimi
Alıntı
9g
Her şey yazgıya uygun olarak gerçekleşir.
(IV, 26, 4)
472'in 82. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
540
@agustosmevsimi
Alıntı
9g
Dikte yoluyla yazmanın çeşitli sakıncalar taşıdığının al­tını, katipler kullanmasıyla ünlü olan Hieronyrnus şöy­le çiziyor: "Yazmadan önce kalemini mürekkebe bizzat daldırıp birkaç defa çevirmek zorunda kalacağın için yalnızca yazılmaya gerçekten değer olan şeyleri yazmak başka şeydir, katibi bekletmemek kaygısıyla hiç susma­mak için ağzına gelen her sözcüğü yazdırmak bambaş­ka."
472'in 72. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
537
@agustosmevsimi
Alıntı
9g
Düşünceler, ilkçağda adına hypomnema deni­len ve "günü gününe tutulmuş kişisel notlar" biçiminde tanımlayabileceğimiz yazın türüne aittir. O çağda çok yaygın olan bir uygulamaydı bu. En dikkat çekici örnek­leri arasında da İmparator Neron'un zamanında, bu da demek oluyor ki MS l. yüzyılda yaşamış evli bir kadın olan Pamphila'nın yayımladığı hypomnemata sayılabilir.
Bugüne ne yazık ki ulaşmamış olan bu derlemenin başı­na koyduğu giriş yazısında, kocasıyla birlikte geçirdiği, "tek bir gün ya da tek bir saat" kesintiye hiç uğramamış olan otuz yıllık evlilik yaşamı boyunca, kocasından ve evlerini ziyaret etmeye gelen konuklarından ya da oku­duğu kitaplardan öğrendiği her şeyi not almış olduğunu belirtmiştir. Bu notları hiçbir düzene koymadan, konula­ra göre ayırmadan, her şeyi yaşanmış olduğu sıra içinde bırakarak, yani hypomnemata şeklinde yazmış olduğunu anlatır. Yayımlanırken, bu notları konularına göre belli bir düzene koymayı da düşündüğünü, ancak bu çeşitliliği ve plansızlığı daha çekici ve zarif bulduğunu da ekler. Yayımlanma sırasında yalnızca bu giriş bölümüyle, bir de anlaşıldığı kadarıyla birkaç geçiş metni yazdığı gö­rülmektedir. Bu şekilde arka arkaya dizilmiş olan notları filozofların yaşamıyla, tarihle, belagatle ve şiir sanatıyla ilgilidir.
472'in 70. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
553
@agustosmevsimi
Alıntı
9g
Bizim, günümüzde birbirinden ayırt etmiş olduğumuz on iki kitap, yazarın gözünde de kendi içlerinde bir bütün­lüğü olup da birbirlerinden farklı olan düşünce dizilerini oluşturuyor muydu? Yoksa bu bölümleme, yalnızca biçi­me ya da eserin üzerine yazılmış olduğu malzemenin boyutlarına bağlı olan, tamamen rastlantısal nitelikte bir şey miydi? Yoksa bu kitaplar birbirlerinden, Marcus Aurelius'un ölümünden sonra bir yazman tarafından ya da belki onuncu yüzyılda eseri ilk defa yayımlayan Arethas tarafından mı ayrılmışlardı? Vaticanus'ta kitaplar ara­ sındaki ayrımların çok az belirgin, neredeyse hiç yok gibi olduğu da görülebilir.

*düşünceler eseri üzerine
472'in 65. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
548
@agustosmevsimi
Alıntı
9g
Epiktetos'un dediği gibi, felsefenin asıl amacı, özel bir paltoyla dolaşmak değil, doğru bir akla sahip olmaktır. Felsefe sert döşekte uyumaktan ya da diyaloglar yazmak­tan ibaret değildir, onun asıl işlevi, karakteri yükselt­mektir. Felsefeyi ne sofistçe böbürlenmelerde, ne kitabi anlatımlarda, ne görkemli hitabetlerde ne de gösterişin içinde değil, tam aksine ancak yalınlıkta bulabiliriz.
472'in 32. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
515
@agustosmevsimi
Alıntı
11g
(...) Eninde sonunda kültür emperyalizmine dönüşmek, emperyalizmin kuralıdır. Doğu'nun kültür hayatı, Asya stepleri gibi çorak kaldı. Ne ekonomik teorisi, ne de hukuk sistemi yaşaıdı. Onun içindir ki, Doğu kültürü denince, çember sakallı molla, cami minberi akla geldi. Batı, viskisiyle, dansıyla, smokini ile, doğu ise tesbihi, gülsuyu ve şalvarı ile anıldı. Birinin geriliği, harbarlık, diğerinin yaşamı ilericilik sanıldı.
Bu muydu uygarlık? Eğer bu ise, demek yeryüzü bu çağın olgunluğuna, henüz adımını bile atmamış ...
352'in 62. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
641
@agustosmevsimi
Alıntı
11g
Açgözlülüğün prangasındaki dünya.
Nerede bir Batı uygarlığı yapıtı varsa, orada Doğu insanının emeği, hakkı, alın teri vardır.
352'in 61. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
637
@agustosmevsimi
Alıntı
11g
Refahını kaostan ve de kıyımdan alan Avrupa.
Avrupa, bugünkü aşamasına ve düzeyine feodaliteden, burjuva devrim­lerinden, sosyal ihtilallerden geçerek ulaştı. Asya'yı, Afrika'yı sömürerek, geri ülkelerin servetlerine el koyarak gelişti. Asya'­nın sarı, Afrika'nı kara derili insanları, hep bugünkü Batı uygar­lığı için çalıştılar. Belleri kılıçlı ispanyol denizcilerinden, başları hasır şapkalı kolonicilere kadar tüm sömürücüler için Doğu'­ nun yoksul halkının alın teri ve kanı, Avrupa bankalarında banknot oldu, büyük kentlerde gökdelen, hastahane, okul, konser salonu ...
352'in 61. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
1 624
@agustosmevsimi
Alıntı
11g
Apo köpeğine serzeniş misali..
Türk halkı bütün bunların hesabını soracaktır tıpkı milli mücadeledeki gibi ... Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Parmak uçlarımızla sizleri gösterip;
- Suçlular ayağa kalkın' ..
diyeceğiz.
Ve o günler hiç de uzak değildir.
(Kim, 25 Ağustos 1967)
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
611
@agustosmevsimi
Alıntı
11g
Kalemine sağlık Mumcu!
Yabancı devlet alkışçısı değiliz ki çekinelim; yabancı şirket­leri savunmuyoruz ki utanalım. Diktatör yardakçısı olmadık ki, korkalım. Türk halkının yaşama hakkını savunuyoruz. Bizim fikirlerimizin kökü burada aranmalıdır.

352'in 59. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
593
@agustosmevsimi
Alıntı
11g
Bu topraklarda aksine pabuç bırakmayan durumlar<3
"Barutun icadından sonra en tehlikeli icat milli uyanışlardır."
352'in 59. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
570
@agustosmevsimi
Alıntı
12g
Tarihçi Cassius Dio'nun sade ama içi dolu yargısı, onun üzerinde verilmiş en doğru hükümlerden biridir:
"Hak ettiği şansı hiçbir zaman bulamadı*... Ama bütün hükümdarlığı boyunca hep birden çok felakete karşı koy­mak zorunda kaldı. Benim onu diğerlerinin hepsinden daha fazla takdir etmem de bu yüzdendir, çünkü bütün o sıra dışı ve olağanüstü güçlükler karşısında hayatta kal­ mayı ve imparatorluğunu kurtarabilmeyi başarmıştır."

"Roma dünyası," diye yazmış Ferdinand Lot, "tarihin bir daha benzerine hiç rastlamadığı türden bir hüküm­darlar silsilesinin tahtta birbirini izleyişine tanık oldu ve bu tam da ilkçağ dünyasının duraklama ve ardından da çöküş dönemine denk geldi." Başkalarıyla birlikte Mar­cus Aurelius, Septimus Severus, Diocletianus, Julianus ve Theodosius'u da örnek olarak gösterdikten sonraysa şöy­le devam ediyor: "Bunlar birer devlet adamı, yasa koyucu ve savaşçı olarak Britanya'dan Ren'e, Ren'den Tuna'ya, Tuna'dan Fırat'a dek Roma dünyasını ve uygarlığını önce barbar Cermen ve Sarmatlara, sonra Partlara ve en so­nunda da Perslere karşı savunmuşlardır. Yaşamlarının her gününün tehdit altında geçmiş olduğunu herkes bili­yor.

*Marcus Aurelius
472'in 21. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
697
@agustosmevsimi
Alıntı
12g
Eski çağlara ait eserleri anlayabilmek için onları kendi bağlamları içine oturtmak gereklidir ve sözcüğün en geniş anlamıyla bu bağlam maddi, toplumsal ve siyasi durumu içerdiği kadar düşünce, belagat ve felsefe evrenlerini de içine almakta­dır.
472'in 13. sayfasında
İçsel Kale
Pierre Hadot - Alfa Yayınları - 2021
692
@agustosmevsimi
Alıntı
12g
Öngörüler, hakikatler..
Şöyle bir geçmişe bakarsınız; Damat Ferit vatan haini değil miydi? Onun yaverleri, sırmalı paşaları, Anzavur'u, Kuvay-ı inzibatiyesi, Ali Kemal'i ... Ve neden Mustafa Kemal 'e bolşevik di­yordu Bolu Mutasarrıfı? .. Mustafa Kemal ve ismet Paşalar, iz­mir'e boyunlarında halifenin idam fermanlarıyla giriyorlardı.
O Halife ki, islam dünyasının başıydı; neden ingiliz işgal or­dularının başı gibi düşünüyordu? ..
O Damat Ferit ki, altı yüz yıllık imparatorluğun sadraza­mıydı. Neden Düyun-u Umumiye'nin her dediğine evet diyor­du?.. O Anzavurlar, Kürt Mustafalar, Ali Kemaller, Zeynel Abi­dinler, Çapanoğulları, Çerkez Ethemler ...
Bütün bunlar tarihin bir sayfasında unutulmuş mudur?
Geçmişin karanlıkları bu hainlikleri örtmüş müdür? Ve bugün, dünün bu hainler hortlayıp, alınlarındaki damgalarla, boyunla­rında suçlarının ilmiği, arkalarında kefenleri ile büsbütün uzak mıdırlar siyaset sahnesinden?
Öyle ise kim savunuyor yabancı şirketlerin karlarını, yaban­cıların ipoteklerini?.. Sömürge imparatorluklarının ayrıcalıkları­nı? .. Kim? ..
Hortlamışlar bir bir, yerlerini, satlarını almışlar. Dün yapa­madıklarını, başka yollardan şimdi yapıyorlar ..
Partilerde iri kıyım siyasetçi olmuşlar, üniversitede profe­sör, basında yazar. Yine eskisi gibi yabancıların çıkarlarını savunuyorlar; adaletsiz düzenin jandarması, demokrasinin tüccarı olmuşlar ...
352'in 45. sayfasında
Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
Uğur Mumcu - Cumhuriyet Kitapları / um:ag Yayınları - 2021
698
@agustosmevsimi
Alıntı
13g
Hakikat, uğuldamaz.
72'in 60. sayfasında
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
863
@agustosmevsimi
Alıntı
13g
Platon, görüşlerin keyfiliği olarak parrhesianın karşısına, iyi ve cesur parrhesiayı yerleştirir. Parrhesiastes [parrhesiayı icra eden kişi], halkı pohpohlamaya çalışan popülistlerden ve si­yasetçilerden farklıdır. Doğruyu söylemenin tehlikeleri yok değildir. Özellikle Sokrates, cesur parrhesianın örneğidir. Söz­leri bütünüyle hakikat kaygısına dayanır. Doğruyu söylemek, onun ölünceye kadar vazgeçmediği bir ödevdir.' Bu ödev, onun filozof olarak varoluşuyla örtüşür. Ölme riskini bile göze alır. Foucault, Sokrates'in bir parrhesiastes olarak oynadığı rolü güçlü biçimde vurgular: "Burada, bir demokraside adalet ve yasa adına doğruyu söylemek isteğiyle hayatını riske attığı­nı kanıtlayan bir örneğimiz bulunmaktadır.
Parrhesianın tehlikeli olduğu doğrudur, ancak Sokrates'in bu parrhesianın risklerini göğüsleme cesareti gösterdiği de doğrudur."
72'in 58. sayfasında
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
857
@agustosmevsimi
Alıntı
13g
Nietzsche'ye göre hakikat, insanların birarada yaşama imkanını kolaylaştırmaya hizmet eden toplumsal bir yapıdır. Birarada yaşama varoluşsal bir temel sağlar:
"Hakikat dürtüsü, gerçek dünya ile yalanlar dünyasının ne kadar karşıt olduğuna ve uzlaşımsal-hakikat koşulsuzca bağlayıcı değilse, tüm insan varoluşunun nasıl da belirsiz hale geldiğine dair keskin bir gözlemle başlar: Eğer insani bir toplum ... var olacaksa, katı bir uzlaşımın zorunluluğu hakkında ahlaki bir kanaattir bu. Savaş hali sona erecekse, işe hakikatin tespit edilmesiyle, şeylerin geçerli ve bağlayıcı bir imlemiyle [Bezeichnung] başlamak gerekir. Yalancı, ger­çek olmayanı gerçekmiş gibi göstermek için kelimelerden istifade eder, yani sağlam temeli kötüye kullanır." Hakikat, farklı geçerlilik taleplerinin bir bellum omnium con­tra omnes'e [herkesin herkese karşı savaşına] , toplumun top­yekun bölünmesine yol açmasını engeller.
72'in 47. sayfasında
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
874
@agustosmevsimi
Alıntı
13g
"Kabileleşme" ile en başa dönülüyor sanırım. :)
Artık kanıksadığımız ve sorun­suz olarak algıladığımız bir yaşam dünyasına fırlatılmıyoruz. Yaşam dünyası artık bir tasarı [Entwurf] meselesidir. Eskiden bölünmez bir birlik olarak algılanan bütüncül ufuk, radikal bir fragmantasyon sürecine maruz kalıyor. Küreselleşmeyle bir­likte dijitalleşme ve ağlar oluşturma, yaşam dünyasının çökü­şünü hızlandırıyor. Yaşamı dünyasının giderek olgusallıktan ve bağlamdan koparılması, iletişimsel eylemin bu "bütünsel arka planını" yok ediyor. Yaşam dünyasının olgusallığının ortadan kalkması, anlaşma odaklı iletişimi büyük ölçüde engelliyor.
Yaşamı dünyasının olgusallıktan koparıldığı göz önüne alındığında, internet üzerinde kimlik ve topluluk deneyimle­rini yeniden mümkün kılacak alanlar tesis etmeye, yani kanık­sanmış ve sorunsuz kabul edilen bir ağ tabanlı yaşam dünyası kurmaya yönelik ihtiyaç ve çabalar ortaya çıkmaktadır. Böylece internet, kabileleştirilmektedir.
72'in 34. sayfasında
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
870
@agustosmevsimi
Alıntı
13g
Toplumun artan atomizasyonu ve narsistleşmesi, bizi öteki­nin sesine sağırlaştırır. Aynı zamanda empati kaybına da yol açar. Bugün herkes benlik/kendilik kültünü yüceltiyor. Her­kes kendini gerçekleştiriyor [performer] ve üretiyor. Demok­rasinin krizinden, internetin algoritmik kişiselleştirmesi değil, ötekinin kaybı, dinleme yetisinden yoksunluk sorumludur.
72'in 33. sayfasında
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
865
@agustosmevsimi
Alıntı
13g
Görseller metinlerden daha hızlıdır. Söy­lem ve hakikat viral değildir. Görseller, argümanlar sunup bunları gerekçelendirmediği için, iletişimin giderek görselleş­mesi demokratik söylemede mani olur.

(...) Dijitalleşmenin ilk günlerinde, geleceğin demokrasisi olacağı hayal edilen gerçek zamanlı demokrasinin tam bir yanılsama olduğu ortaya çıkmıştır. Dijital sürüler, sorumlu, politik ola­rak etkin bir kolektif oluşturmaz. Sosyal medyanın yeni öz­neleri olan takipçiler, akıllı injluencerlar tarafından eğitilip sağılan tüketici hayvanlar haline gelmiştir. Siyasetle ilgileri kalmamıştır. Sosyal medyadaki algoritma kontrollü iletişim ne özgür ne de demokratiktir. Yeni bir ergin/reşit olmamaya yol açar. Akıllı telefon mobil bir parlamento değil, bir boyun eğdirme aygıtıdır. Akıllı telefonlar, özel konuların sürekli başkalarına sunulduğu mobil vitrinler olarak hizmet ettiğinden, kamusal alanın parçalanıp dağılmasını hızlandırır. Sorumlu/erginleşmiş [mündige] vatandaşlar yerine tüketim ve iletişim zombileri yaratır.
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
861
@agustosmevsimi
Alıntı
14g
Her şey fiyatına mukabil olabilir, insan dışında.
Influencer, tüketim ürünlerini kendini gerçekleştir­menin araçları gibi gösterir. Kendimizi ölümüne gerçekleşti­rirken, aynı zamanda kendimizi ölümüne tüketiriz. Tüketim ve kimlik iç içe geçer. Kimliğin kendisi bir meta haline gelir.
72'in 12. sayfasında
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
922
#Distopya - @agustosmevsimi
Alıntı
14g
Eser, ballı lokma tatlısı. :)
Enformasyon kapitalizmi neoliberal iktidar tekniklerini be­nimser. Disiplin rejiminin iktidar tekniklerine karşıt olarak, zorlama ve yasaklarla değil, aksine olumlu teşviklerle işler.
Özgürlüğü bastırmak yerine sömürürler. İrademizi şiddetle kırmak yerine, bilinçsiz bir düzeyde kontrol ederler. Baskıcı, disipline dayalı iktidar, yerini komuta etmeyen, aksine fısılda­yan, buyurmayan, ama dürten, yani davranış kontrolünün incelikli araçlarıyla iteleyen akıllı bir güce bırakır. Foucault'nun disipline dayalı rejimini karakterize eden Gözetleme ve Ceza­landırma, yerini motivasyon ve optimizasyona bırakır. Neoli­beral enformasyon rejiminde egemenlik, kendisini özgürlük, iletişim ve topluluk [community] olarak sunar.
72'in 12. sayfasında
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
977
@agustosmevsimi
Alıntı
14g
Gerçekten özgür olan in­sanlar değil, aksine enformasyonlardır. Enformasyon toplu­munun paradoksu ise şudur: İnsanlar enformasyonların esiri­dir. İletişim kurup enformasyonlar üreterek kendi kendilerini zincirlerler.
Dijital hapishane şeffaftır.
72'in 11. sayfasında
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
924
@agustosmevsimi
Alıntı
14g
gönüllü prangalar da denilebilir..
Dijital enformasyon teknoloji­si iletişimi gözetime dönüştürür. Ne kadar çok veri üretirsek, ne kadar yoğun iletişim kurarsak, gözetim o kadar verimli hale gelir. Bir gözetleme ve teslimiyet aygıtı olarak cep tele­fonu, özgürlük ve iletişimi sömürür.
Enformasyon rejiminde insanlar gözetlendiklerini değil, özgür olduklarını hissederler. Paradoksal bir şekilde egemenliği güvence altına alan, tam da özgürlük duygusudur. Enformasyon rejiminin disiplin rejiminden kökten ayrıldığı yer burasıdır. Özgürlük ve gözetimin birleştiği momentte tahakküm kusursuz hale gelir.
72'in 10. sayfasında
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
938
@agustosmevsimi
Alıntı
14g
Güç/ iktidar elde etmenin belirleyici faktörü, üretim araçlarına sahip olmak değil, psikopolitik izleme, davranış kontrolü ve tahmin için kullanılan enformasyonlara erişimdir. Enformas­yon rejimi, gözetim kapitalizmine dönüşen ve insanları veriye ve tüketim hayvanına indirgeyen enformasyon kapitalizmiyle bağlantılıdır.
Disiplin rejimi, endüstriyel kapitalizmin tahakküm biçimidir.
Kendi başına bir makine biçimini alır. Disipline dayalı iktidar makinesinde herkes bir dişlidir. Disipline dayalı iktidar, sinir yollarına ve kas liflerine nüfuz eder ve "biçimden yoksun bir hamurdan, becerisi olmayan, yetersiz bir beden"i bir "maki­ne"ye dönüştürür. "Uysal" bedenler üretir: "
72'in 7. sayfasında
Enfokrasi
Byung Chul Han - Ketebe Yayınları - 2022
795
@agustosmevsimi
Alıntı
14g
" Milletini ve vatanını sevmiyen bir insan, insanlığı da sevmez. "

(Atatürk'ün Vatan Sevgisi, İnsancılık, Halkçılık, Kültür, Dil, Irk, Özgürlük ve Uygarlık Anlayışından.)
111'in 103. sayfasında
Thucydidis Tarihinden Periklis'in Ağıt Nutku (İktibaslar - Mukayeseler)
Aleksandros Hacopulos - Doğan Kardeş Matbaacılık - 1973
842
@agustosmevsimi
Alıntı
14g
«Aristo»ya göre, Devletler belirli şartlar altında doğar. Milletlerin özelliklerini, iklim ve coğrafya şartları ile halkın yaşayış tarzı etkiler. Bu bakımdan dünyanın her yerinde millet­Ierin yönetim şekli, Eflatun'un dediği gibi aynı olamaz.
Tersine, her milletin yönetim şekli, ahlak, mutluluk anlayışı ve görüşüne, hatta tabii kuv­vetlerine dayanan ve bunlara uygun bir şekilde ilerleme imkanlarını sağlıyacak bir yolda olma­lıdır.
Aristo'ya göre Devlet, ahlaki nizamlar bütünüdür ve bu ahlaki nizamlarla da vatan­daşların mutluluk ve fazileti sağlanmalıdır.
Bunun gerçekleşebilmesi için teşekkül et­miş bir toplumun da mevcut olması lazımdır. İnsanoğlu da buna mütemayyildir.
111'in 85. sayfasında
Thucydidis Tarihinden Periklis'in Ağıt Nutku (İktibaslar - Mukayeseler)
Aleksandros Hacopulos - Doğan Kardeş Matbaacılık - 1973
884
@agustosmevsimi
Alıntı
14g
Mafyalaşan ve yozlaşan bir anlayıştan medet umulması gibi.
İnsanlar bir şeyi zor kullanmak yo­luyla elde etmeğe fırsat bulurlarsa ve bu­na bu suretle muvaffak olacaklarına emin iseler çoğu zaman adalet yollarını tercih etmezler. Kuvvetli olanlar, bu yolu tercih et­miyerek, güçsüzün insanlık haklarına saygı göstermek suretiyle adaletle hareket ederlerse takdir edilirler.
111'in 68. sayfasında
Thucydidis Tarihinden Periklis'in Ağıt Nutku (İktibaslar - Mukayeseler)
Aleksandros Hacopulos - Doğan Kardeş Matbaacılık - 1973
906
@agustosmevsimi
Alıntı
14g
Öyle dostluk olmaz olsun :)
İnsanlar, amaçlarına ulaşmak için, kendilerine yardım eden eski düşmanlarını dost telakki ederler. Eski dostlarını da eğer bu amaçlarına yardım etmezlerse düşman sayarlar.
111'in 68. sayfasında
Thucydidis Tarihinden Periklis'in Ağıt Nutku (İktibaslar - Mukayeseler)
Aleksandros Hacopulos - Doğan Kardeş Matbaacılık - 1973
915
@agustosmevsimi
Alıntı
15g
Zamanın ruhunda işlenmişlerdir.
Seçkin insanların mezarı bütün yeryüzüdür, ve onlar yalnız kendi vatanlarındaki mezar taşlarında ve kitabelerde anılmakla kal­mazlar, yabancı diyarda da onların yazısız anıları insanların zihinlerinde, eserlerinden de ebedi olarak yaşar.
111'in 52. sayfasında
Thucydidis Tarihinden Periklis'in Ağıt Nutku (İktibaslar - Mukayeseler)
Aleksandros Hacopulos - Doğan Kardeş Matbaacılık - 1973
1.003