[…] O dönemde avukatlara kâğıt para verilmezdi. Bir ufak meşin torba içine birkaç altın konur, ayakucuna bırakılırdı. Zaruret içinde yaşayan baro başkanına “Üstat, ayakucunuza o kadar kese bırakıldı. Neden böylesiniz?” diye soruldu. Yanıt şöyle oldu: “Almak için eğilmek lazımdı, yapamadım.”