1. Bölüm

umutsuz acı

25 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
umutsuz acıGözleri ekrana kilitlenmiş, ruhu ise derin bir boşlukta kaybolmuştu. YouTube'da izlediği video, onun için hayatın anlamını sorgulatan bir melankoli kaynağı olmuştu. Ekranın üst kısmında, video süresi 1:04 / 17:41 olarak gösteriliyordu. Saat 11:09'du ve pil yüzdesi %89 olarak görünüyordu. Ancak bu sayılar, onun için hiçbir şey ifade etmiyordu.

Videonun altında, sabitlenmiş bir yorum dikkatini çekti: "Sevdigim Cocuk 08.02. enkaz altında ölü bulundu.. hayatimin artik hic bir anlami kalmadi..." Bu cümleler, onun içindeki acıyı daha da derinleştirdi. 1,2 bin beğeni almış bu yorum, yalnızlığını ve kaybını hissettiriyordu. Diğer yorumlar da aynı şekilde karamsar bir havaya sahipti. "Çok aşığım burdan duyulsun" diyen birinin neşesi, onun karanlık düşüncelerini daha da ağırlaştırıyordu.

Bir başka videoda, duraklatılmış sahnede "Bana acımadı ama sever o beni" yazısı belirdi. Bu söz, içindeki boşluğu daha da derinleştirdi. Kullanıcı @selinn6331, "Ben sanırım iyi değilim. Yemin ederim iyi değilim..." yazarken, onun da ruh halini yansıtıyordu. 611 beğeni almış bu yorum, yalnızlık ve çaresizlik içinde kaybolmuş bir ruhun çığlığıydı.

Diğer bir yorumda ise Dostoyevski'nin sözü, "Hiçbir zaman doğru insan çıkmaz karşına. Ya zaman yanlıştır ya da insan." yazıyordu. Bu söz, onun için bir gerçeklik haline gelmişti. Saat 10:55 ve pil %90, ama bu sayılar, içindeki boşluğu doldurmaktan çok uzaktı.

Her şeyin sahte olduğu hissi, onun ruhunu kemiriyordu. Hayatındaki tüm ilişkiler, birer birer yok olmuştu. Sonunda, bir gün, tüm bu acıların ve kayıpların biriktiği noktada, hepsi birer birer sona erdi. Karakterler, kendi içsel savaşlarını kaybetti ve acı bir sonla hayatlarına veda ettiler. Ve hikaye, derin bir sessizlikle sona erdi.Zeynep, 23 yaşında, hayalleri ve umutları olan bir genç kızdı. Ancak son zamanlarda içindeki karanlık, onu derin bir boşluğa sürüklüyordu. Ailesiyle olan ilişkisi, onun bu karamsar ruh halinin en büyük sebebiydi. Babası, Zeynep’in hayatında her zaman sert ve mesafeli bir figür olmuştu. Onun gözünde, Zeynep sadece bir namus meselesiydi; hayallerine ve duygularına saygı duymak yerine, onu kendi idealleriyle şekillendirmeye çalışıyordu.

Annesi ise, Zeynep’in içsel çatışmalarını anlamaktan uzaktı. Kendi hayatında yaşadığı zorluklar, Zeynep’in duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelmesine neden olmuştu. Zeynep, annesinin gözünde sadece bir yük, bir sorumluluktu. Bu durum, Zeynep’in kendisini yalnız hissetmesine ve içsel bir boşluk hissetmesine yol açıyordu. Arkadaşlarıyla olan ilişkileri de bu durumdan etkilenmişti; kimse onun içindeki fırtınayı göremiyor, herkes yüzeyde kalıyordu.

Bir gün, Zeynep bir video izlerken, ekranda "Bana acımadı ama sever o beni" yazısını gördü. Bu cümle, onun içindeki duyguları adeta haykırıyordu. Zeynep, bir insanın sevgiye muhtaç olduğunu biliyordu ama ailesinin ona sunduğu soğuk ve mesafeli yaklaşım, onu daha da yalnızlaştırıyordu. O an, Zeynep’in aklında bir düşünce belirdi: "Ben sanırım iyi değilim. Yemin ederim iyi değilim." Bu düşünceler, onun ruhundaki çatışmayı daha da derinleştiriyordu.

Yorumlar bölümünde, @selinn6331 adlı bir kullanıcının yazdığı yorum Zeynep’in dikkatini çekti. "Bir insan kimse tarafından mı sevilmez lan." Bu cümle, Zeynep’in hissettiği yalnızlığı ve çaresizliği özetliyordu. Diğer bir yorumda ise @gokyuzum.sennnn35, Dostoyevski’nin "Hiçbir zaman doğru insan çıkmaz karşına. Ya zaman yanlıştır ya da insan." sözünü paylaşmıştı. Zeynep, bu sözlerin derinliğini düşündü; belki de hayatında doğru insanı bulmak için henüz erken olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gerekiyordu.

Zeynep, ailesinin beklentilerinden sıyrılıp kendi kimliğini bulma yolculuğuna çıkmaya karar verdi. Kendi hikayesini yazmak, kendi mutluluğunu bulmak için savaşmaya hazırdı. İçindeki karanlıkla yüzleşmek, belki de onu gerçek sevgiye ve özgürlüğe götürecekti.Zeynep, 23 yaşında, hayalleri ve umutları olan bir genç kızdı. Ama son zamanlarda içindeki karanlık, sanki bir kara delik gibi onu derin bir boşluğa çekiyordu. Ailesiyle olan ilişkisi, bu karamsar ruh halinin en büyük sebebiydi. Babası, Zeynep’in hayatında her zaman sert ve mesafeli bir figür olmuştu. Onun gözünde, Zeynep sadece bir namus meselesiydi; hayallerine ve duygularına saygı duymak yerine, onu kendi idealleriyle şekillendirmeye çalışıyordu. Yani, Zeynep’in hayalleri, babasının "hayalperestlik" olarak adlandırdığı bir hastalıktan ibaretti.

Annesi ise, Zeynep’in içsel çatışmalarını anlamaktan oldukça uzaktı. Kendi hayatında yaşadığı zorluklar, Zeynep’in duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelmesine neden olmuştu. Zeynep, annesinin gözünde sadece bir yük, bir sorumluluktu. Yani, Zeynep’in "benim için önemli" dediği her şey, annesi için "şu anki indirimdeki patates" kadar değersizdi. Bu durum, Zeynep’in kendisini yalnız hissetmesine ve içsel bir boşluk hissetmesine yol açıyordu. Arkadaşlarıyla olan ilişkileri de bu durumdan etkilenmişti; kimse onun içindeki fırtınayı göremiyor, herkes yüzeyde kalıyordu. Yüzeyde kalmak, Zeynep’in en sevdiği yüzme stiliydi, ama bu sefer havuzda su yoktu!

Bir gün, Zeynep bir video izlerken, ekranda "Bana acımadı ama sever o beni" yazısını gördü. Bu cümle, onun içindeki duyguları adeta haykırıyordu. Zeynep, bir insanın sevgiye muhtaç olduğunu biliyordu ama ailesinin ona sunduğu soğuk ve mesafeli yaklaşım, onu daha da yalnızlaştırıyordu. O an, Zeynep’in aklında bir düşünce belirdi: "Ben sanırım iyi değilim. Yemin ederim iyi değilim." Bu düşünceler, onun ruhundaki çatışmayı daha da derinleştiriyordu. Yani, Zeynep’in içindeki karanlık, bir tür ruhsal karaoke gecesi gibiydi; herkes şarkı söylüyordu ama Zeynep’in sesi kaybolmuştu.

Yorumlar bölümünde, @selinn6331 adlı bir kullanıcının yazdığı yorum Zeynep’in dikkatini çekti. "Bir insan kimse tarafından mı sevilmez lan." Bu cümle, Zeynep’in hissettiği yalnızlığı ve çaresizliği özetliyordu. Diğer bir yorumda ise @gokyuzum.sennnn35, Dostoyevski’nin "Hiçbir zaman doğru insan çıkmaz karşına. Ya zaman yanlıştır ya da insan." sözünü paylaşmıştı. Zeynep, bu sözlerin derinliğini düşündü; belki de hayatında doğru insanı bulmak için henüz erken olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gerekiyordu. Yani, belki de Zeynep’in "doğru insan" arayışı, bir tür hazine avıydı; harita ise kaybolmuştu!

Zeynep, ailesinin beklentilerinden sıyrılıp kendi kimliğini bulma yolculuğuna çıkmaya karar verdi. Kendi hikayesini yazmak, kendi mutluluğunu bulmak için savaşmaya hazırdı. İçindeki karanlıkla yüzleşmek, belki de onu gerçek sevgiye ve özgürlüğe götürecekti. Yani, Zeynep’in hayatı, bir romanın sayfalarında kaybolmuş bir karakter gibi, sonunda kendi hikayesini yazmaya karar vermişti. Ve bu sefer, kalemi eline almıştı!Zeynep, ailesinin beklentilerinden sıyrılıp kendi kimliğini bulma yolculuğuna çıkmaya karar verdi. Her sabah, kendine bir hedef belirleyerek uyanıyordu. Hayallerini gerçekleştirmek için bir adım atmak, ona yeniden nefes aldırıyordu. Ancak içindeki karanlık, her an onu takip ediyordu. Zeynep, bir gün bir video izlerken, ekranda "Bana acımadı ama sever o beni" yazısını gördü. Bu cümle, onun içindeki duyguları adeta haykırıyordu.

O an, Zeynep’in aklında bir düşünce belirdi: "Ben sanırım iyi değilim. Yemin ederim iyi değilim." Bu düşünceler, onun ruhundaki çatışmayı daha da derinleştiriyordu. Yorumlar bölümünde, @selinn6331 adlı bir kullanıcının yazdığı yorum Zeynep’in dikkatini çekti: "Bir insan kimse tarafından mı sevilmez lan." Zeynep, bu cümlede kendi yalnızlığını buldu. İçinde bir yerlerde, birinin onu sevmesini bekliyordu ama bu umut, ailesinin soğukluğuyla her geçen gün daha da zayıflıyordu.

Zeynep, bir gün bir kafede otururken, arkadaşlarıyla olan ilişkilerini sorgulamaya başladı. Onlar, onun içindeki fırtınayı göremiyor, yüzeyde kalmayı tercih ediyorlardı. Arkadaşlarından biri, "Zeynep, neden bu kadar içe kapanıksın? Her şey yolunda mı?" diye sordu. Zeynep, gülümsemeye çalışarak, "Evet, her şey yolunda," dedi ama içindeki boşluk, bu yanıttan daha derindi.

Bir akşam, Zeynep, Dostoyevski’nin "Hiçbir zaman doğru insan çıkmaz karşına. Ya zaman yanlıştır ya da insan." sözünü düşündü. Belki de hayatında doğru insanı bulmak için henüz erken olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gerekiyordu. Ama bu düşünce, onu daha da karamsar bir hale sokuyordu. "Doğru insanı bulmak için ne kadar beklemem gerekiyor?" diye düşündü.

Zeynep, ailesinin beklentilerinden sıyrılmak için bir adım daha attı. Bir gün, babasıyla yüzleşmeye karar verdi. "Baba, ben de bir insanım. Hayallerim var, duygularım var. Beni sadece bir namus meselesi olarak görme!" dedi. Babası, sert bir bakışla ona döndü, "Senin hayallerin benim için önemli değil, Zeynep. Hayatın gerçekleri var." Bu sözler, Zeynep’in yüreğine bir ok gibi saplandı.

Annesiyle de bir konuşma yapmak istedi ama annesi, "Zeynep, senin sorunların beni aşar. Benim de kendi hayatım var," diyerek onu geçiştirdi. Zeynep, bu soğukluk karşısında daha da yalnız hissetti. Arkadaşlarıyla olan ilişkileri de bu durumdan etkilenmişti; kimse onun içindeki fırtınayı göremiyor, herkes yüzeyde kalıyordu.

Bir gün, Zeynep, bir parka gidip yalnız başına oturdu. Gözleri dolmuştu. "Neden bu kadar yalnızım?" diye fısıldadı kendine. O an, bir ses duydu. Yanındaki bir kadın, "Bazen insanlar, içlerindeki karanlığı göremezler. Ama senin içindeki ışığı bulman gerek," dedi. Zeynep, bu cümleye tutunmak istedi ama karanlık, onu yavaş yavaş sarıyordu.

Zeynep, gün geçtikçe içindeki karanlıkla daha çok yüzleşmek zorunda kaldı. Bir akşam, kendini kaybolmuş hissederek, o videoyu tekrar izlemeye karar verdi. "Bana acımadı ama sever o beni" yazısı, yine içindeki duyguları haykırıyordu. Ama bu sefer, Zeynep’in gözyaşları akmaya başladı. "Ben kimse tarafından sevilmeyecek miyim?" diye düşündü.

Sonunda, Zeynep, karanlığın pençesinden kurtulmak için bir karar aldı. Kendine zarar vermek, onu bu boşluktan kurtaracak bir yol gibi görünüyordu. Bir gece, yalnız başına bir odada otururken, "Artık dayanacak gücüm kalmadı," diye fısıldadı. O an, Zeynep’in aklında bir düşünce belirdi: "Belki de bu hayatta benim için bir yer yok."

Ve o gece, Zeynep, karanlığın kollarında kayboldu. Hayatının sonuna gelirken, içindeki acıyı ve yalnızlığı geride bırakmak istedi. Ama geride bıraktığı şey, sadece bir hayal kırıklığı değil, aynı zamanda bir hikaye oldu. Zeynep, kendi hikayesini yazmaya çalıştı ama kalemi elinde, sayfalar boş kaldı. Ve o an, Zeynep’in hayatı, bir romanın sayfalarında kaybolmuş bir karakter gibi sona erdi.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar