Gözlerim pencereden dışarı bakarken, yağmur damlalarının camda oluşturduğu desenleri izliyordum. Her damla, içimde birikmiş duyguları sanki dışarıya akıtıyordu. "Çok şey mi istedim?" diye düşündüm, içimdeki o derin boşluğu hissederek. Hayatımda hep bir şeyler aradım; bir melodi, bir ses, bir anlam... Ama ne kadar çok ararsam, o kadar kayboluyordum.
Kendimi bir odanın köşesinde, karanlık bir köşede buldum. Yalnızlık, en iyi dostum olmuştu. "Yok muydu bir yol?" diye mırıldandım, ama yanıtı sadece sessizlikti. Her kapı kilitliydi, her hevesim öteleniyordu. Bir kitap yazmayı hayal ediyordum, ama kelimeler bir türlü akmıyordu. İçimdeki tutku, bir kıvılcım gibi yanmaya çalışıyordu, ama söndü.
O an, aklıma eski bir arkadaşım geldi. Zeynep. Bir zamanlar birlikte şarkılar söylerdik. "Yağmur yağar, içimi yakar," dediğimde, gözlerindeki parıltıyı hatırladım. "Bir fırtına kopar, sessizliğim çakar," derken, onunla paylaştığım anları düşündüm. Zeynep, hayallerimi gerçekleştirmem için beni cesaretlendiren tek kişiydi. Ama şimdi, o uzaklarda bir yerdeydi.
Birden, içimdeki isyanı hissettim. "Şimşek çakar içimde," dedim, yüreğimdeki ateşi hissederek. Tek istediğim, bir melodi, bir ses... Ama bu ses, nerede? Hayatımda bir iz, bir anlam, bir nefes arıyordum. Kendim olsaydım, belki de her şey farklı olurdu.
O sırada kapı çaldı. Zeynep! Yüzümde bir gülümseme belirdi. "Neden geldin?" diye sordum, şaşkınlıkla. "Seni özledim," dedi. "Birlikte şarkı yazalım. Belki içimizdeki kıvılcım yeniden alevlenir." O an, hayatımda bir şeylerin değişeceğini hissettim. Belki de çok şey istememiştim; sadece bir dost, bir melodi ve bir umut istemiştim.
Zeynep’in yanımda olduğunu bilmek, içimdeki fırtınayı dindirdi. "Bir yaşam, bir zaman," diye düşündüm. Belki de hayat, sadece beklemek değil, birlikte yaratmaktı. Ve o an, içimdeki yağmurun durduğunu hissettim. Son