«Aristo»ya göre, Devletler belirli şartlar altında doğar. Milletlerin özelliklerini, iklim ve coğrafya şartları ile halkın yaşayış tarzı etkiler. Bu bakımdan dünyanın her yerinde milletIerin yönetim şekli, Eflatun'un dediği gibi aynı olamaz. Tersine, her milletin yönetim şekli, ahlak, mutluluk anlayışı ve görüşüne, hatta tabii kuvvetlerine dayanan ve bunlara uygun bir şekilde ilerleme imkanlarını sağlıyacak bir yolda olmalıdır. Aristo'ya göre Devlet, ahlaki nizamlar bütünüdür ve bu ahlaki nizamlarla da vatandaşların mutluluk ve fazileti sağlanmalıdır. Bunun gerçekleşebilmesi için teşekkül etmiş bir toplumun da mevcut olması lazımdır. İnsanoğlu da buna mütemayyildir.
Mafyalaşan ve yozlaşan bir anlayıştan medet umulması gibi.
İnsanlar bir şeyi zor kullanmak yoluyla elde etmeğe fırsat bulurlarsa ve buna bu suretle muvaffak olacaklarına emin iseler çoğu zaman adalet yollarını tercih etmezler. Kuvvetli olanlar, bu yolu tercih etmiyerek, güçsüzün insanlık haklarına saygı göstermek suretiyle adaletle hareket ederlerse takdir edilirler.
İnsanlar, amaçlarına ulaşmak için, kendilerine yardım eden eski düşmanlarını dost telakki ederler. Eski dostlarını da eğer bu amaçlarına yardım etmezlerse düşman sayarlar.
Seçkin insanların mezarı bütün yeryüzüdür, ve onlar yalnız kendi vatanlarındaki mezar taşlarında ve kitabelerde anılmakla kalmazlar, yabancı diyarda da onların yazısız anıları insanların zihinlerinde, eserlerinden de ebedi olarak yaşar.
Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığınnı en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. Sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurları en zengin alanıdır. Bunun içindir ki bir milletin, diğer milletler edebiyatını kendi dilinde, daha doğrusu kendi idrakinde, tekrar etmesi; zeka ve anlama kudretini o eserler nisbetinde arttırrnası, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. İşte tercüme faaliyetini, biz, bu bakırndan ehemmiyetli ve medeniyet davamız için rnüessir bellemekteyiz. Zekasının her cephesini bu türlü eserlerin her türlüsüne tevcih edebiimiş milletlerde düşüncenin en silinmez vasıtası olan yazı ve onun mimarisi demek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işiiyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve mekanda bütün hudutları delip aşacak bir sağlamlık ve yaygınlığı gösterir.
Tarih beşeri bir vak'adır. Savaş ve barış birbirine bağlı durumlar olmakla beraber, savaş, barış esnasında yapılan hazırlıklardan, barış ise savaşın sona ermesinden sonra, taraflarca gösterilen karşılıklı anlayıştan doğmaktadır. Tarihte, barış ve savaş birbirlerini izleyen durumlardır. Onlara sebep ve zemin teşkil eden de karşılıklı fena veya iyi niyetli anlayış ve davranışlardır.
«İnsan Vatanını sever, çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı, menfaatı Vatan sayesinde kaimdir.» «Milletim nev'i beşerdir Vatanım ruy'i zemin.» M.S. XIX. asır Namık Kemal
Ben inanıyorum ki: «Vatanın mutlu olması her vatandaşın teker teker mutluluğuna tercih edilir. Başarı içinde bulunan Vatan, daha fazla vatandaşların yararınadır. Şahsi işlerinde başarılı olan insanın, Vatanı felakete uğrarsa, kendisi de beraber sürüklenir. Fakat vatanı kurtulursa kendisi zorluklar içinde bulunsa bile, yine mutluluğa kavuşabilir. II. M.Ö. IV. asır - Periklis