Yaşamın ve yaşantıların içinde kaybolmak ne zordur. Gerçekten "O benim," demek ve buna yine de bir anlam verilmemesi ve kendini kendi gözünle bile seçememek ne zordur.
Şule Gürbüz, Türk edebiyatının kendine özgü ve derinlikli kalemlerinden biri. Coşkuyla Ölmek, yazarın dili nasıl ustalıkla bir düşünce akışına çevirdiğini gösteren çarpıcı örneklerden. Kitap, ölümle yaşam arasındaki duygusal, entelektüel ve felsefi gelgitleri coşkulu bir anlatımla ortaya koyuyor
> Kitap, klasik bir olay örgüsüne bağlı kalmaksızın, daha çok bir zihinsel iç monolog ve varoluşsal sorgulama olarak ilerliyor. Ölüm fikri, yaşamın anlamsızlığı ya da anlamı, benlik arayışı, zamanın geçiciliği gibi temalar yazarın kendine özgü diliyle harmanlanıyor. Gürbüz’ün karakterleri çoğu zaman dış dünyadan çok iç dünyada yaşar; bu kitapta da durum farklı değil.
> Coşkuyla Ölmek, okuru hem bir düşünce deryasına hem de bir duygu kasırgasına sürükler. Cümleler uzun, çoğu zaman bilinç akışı tekniğini andırır; ama bu yoğunluk, okuru kitabın içine çeker. Gürbüz'ün anlatımı hem klasik hem deneysel bir tarzı bir arada sunar.
> Gürbüz, bu kitapta ölümü bir son değil, coşkunun bir zirvesi gibi konumlandırıyor. Yaşamak sadece nefes almak değil, bir anlam uğruna yanmak, tükenmek, hatta "ölerek" tamamlanmak olabilir.
> Coşkuyla Ölmek, herkesin kolayca tüketebileceği bir kitap değil; ama edebiyatta derinlik, düşünce ve estetik arayanlar için eşsiz bir deneyim sunuyor. Yavaş yavaş okunması, sindirilmesi gereken bir kitap. Gürbüz’ün diliyle kurduğu dünya, okuru sıradanlıktan uzaklaştırıp kendi iç gerçekliğine götürüyor. -