HÜSEYN HİLMİ IŞIK

Yazar

1

Takipçi

1

Beğeni

175

Görüntüleme

Tarzı

Hakkında

Yaklaşık 90 sene önce hayatı eserleri ve ilmi şahsiyetine dair hususiyetlerin bilinmesi için kendisine yöneltilen suallere vermiş olduğu teferruatlı cevaplardan oluşan "Hal Tercümesi" eseri büyük din âlimi Abdülhakim Arvasî Hazretleri nin şahsi ve ilmi biyografisi için birinci dereceden kaynak niteliğinde.

‎Kitabın önemli özelliği doğrudan asli nüsha esas alınarak hazırlanmış olmasında. Safi Efendi nin hattıyla temize çekilmiş nüsha nın ayniyle içinde yer aldığı "Hal Tercümesi" kitabı sadeleştirilmeye gidilmeksizin latin harflerine çevrilerek olduğu gibi yayınlanmış; böylece metnin içinde anlam kaymalarına fırsat verebilecek basitleştirici sadeleştirmeden uzak durulmuştur.

Hüseyin Hilmi Işık (d. 8/21 Mart 1911- ö. 26 Ekim 2001), Türk din adamı. İslam dini hakkında yazdığı kitaplarla tanınmıştır. Ölümünden sonra fikir ve görüşleri doğrultusunda "Işıkçılar Cemaati" oluşmuştur.


Hayatı
8 Mart 1327 Rumî ve 21 Mart 1911 tarihinde (H. 1329) İstanbul, Eyüp Sultan da doğdu. Babası Saîd Efendi ve dedesi İbrâhîm Pehlivân, Plevne nin Lofça kasabası, Tepova köyünden, annesi Âişe Hanım ve annesinin babası Hüseyin Ağa da, Lofça kasabasındandılar. Babası Said Efendi, Doksanüç Harbi denilen 1877 Osmanlı-Rus Harbi nde muhâcir olarak İstanbul a gelip, Eyüp Vezirtekke ye yerleşti.


Dini eğitimi
"Seâdet-i Ebediyye" kitabının gördüğü alaka ve devamlı gelen suâller sebebi ile, kitabının her baskısına yeni ilâveler yaparak 1248 sayfalık bir eser meydana getirdi. Eserin İngilizceye tercümesi yapılmış ve "Endless Bliss" ismi verilerek Hakîkat Kitabevi tarafından beş cilt olarak bastırılmıştır.

Ölümü
Arapça, Farsça, Fransızca ve Almanca bilen Hüseyin Hilmi Işık, 26 Ekim 2001 tarihinde öldü. Cenazesi Eyüpsultan Mezarlığı ndaki Kâşgârî Dergâhı yanında defnedildi.

Hüseyin Hilmi Işık ın eşi Nefise Siret Işık 28 Şubat 2009 tarihinde öldü ve eşi Hüseyin Hilmi Işık ın yanına defnedildi.Hüseyin Hilmi Işık ın biri erkek, diğeri kız iki evladı vardı. İhlas Holding in kurucusu Enver Ören in kayınpederidir.

Son Takip Edenler

Tümü

Alıntılar

Tümü
@kitbgar
Alıntı
19g
KÜFR BAHSİ
Küfr üç nev’dir: Cehlî, Cühûdî ve hükmî. Hakîkat Kitâbevi
I- İşitmediği, düşünmediği için kâfir olanların küfrü (Küfr-i cehlî)dir. Cehl de iki dürlüdür: Birincisi basitdir. Böyle kimse, câhil olduğunu bilir. Bunlarda yanlış i’tikâd olmaz. Hayvan gibidirler. Çünki, insanı hayvandan ayıran, ilm ve idrâkdir. Bunlar, hayvandan da aşağıdırlar. Çünki, hayvanlar, yaratıldıkları şeyde ileridirler. Cehlin ikincisi, (Cehl-i mürekkeb)dir. Yanlış, sapık i’tikâddır. Yunan felsefecilerinin ve müslimânlardan yetmişiki bid’at fırkasının açıkca bildirilmiş olanlara uymıyan i’tikâdları böyledir. Bu cehâlet, birincisinden dahâ fenâdır. İlâcı bilinmiyen bir hastalıkdır.
II- Küfr-i cühûdîye, küfr-i inâdî de denir. Bilerek, inâd ederek kâfir olmakdır. Kibrden, mevki’ sâhibi olmayı sevmekden veyâ ayblanmakdan korkmak sebebi ile hâsıl olur. Firavn ve yoldaşlarının, Bizans kralı Herakliyûsün küfrleri böyledir.
III- Küfrün üçüncü nev’i, (Küfr-i hükmî)dir. İslâmiyyetin îmânsızlık alâmeti dediği sözleri söyliyen ve işleri yapan, kalbinde tasdîk olsa da ve inandığını söylese de kâfir olur. İslâmiyyetin tahkîrini emr etdiği şeyi ta’zîm, ta’zîmini emr etdiği şeyi tahkîr küfrdür. Hüseyin Hilmi Işık NAMÂZ KİTÂBI
192'in 155. sayfasında
NAMÂZ KİTÂBI
HÜSEYN HİLMİ IŞIK - Hakîkat Kitâbevi - 2014
374
#Alıntı - @kitbgar
Alıntı
21g
Ayıplanmak korkusu
İnsanların kötülemelerinden ve ayblamalarından korkmağa karşı ilâc olarak şöyle düşünmelidir: Kötülemeleri doğru ise, ayblarımı bana bildirmiş oluyorlar. Bunları yapmamağa karâr verdim demeli, böyle kötülemelerden ferahlık duymalıdır. Onlara teşekkür etmelidir. Hasen-i Basrîye “rahime-hullahü teâlâ”, birisinin kendisini gîbet etdiğini haber verdiler. Ona bir tabak helva gönderip, (Sevâblarını bana hediyye etdiğini işitdim. Karşılık olarak bu tatlıyı gönderiyorum) dedi. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfeye “rahimehullahü teâlâ”, birisinin kendisini gîbet etdiğini söylediler. Ona bir kese altın gönderip, (Bize verdiği sevâbları artdırırsa, biz de karşılığını artdırırız) dedi. Yapılan kötüleme yalan ise, iftirâ ise, zararı söyliyene olur. Onun sevâbları bana verilir. Benim günâhlarım, ona yüklenir demelidir. İftirâ etmek, nemmâmlık yapmak, gîbet etmekden dahâ fenâdırlar. Nemîme, müslimânlar arasında söz taşımakdır. [(Mektûbât-ı Ma’sûmiyye) ikinci cild, 123. cü mektûbuna bakınız!]
İslâm Ahlâkı
HÜSEYN HİLMİ IŞIK - Hakîkat Kitâbevi
457
@kitbgar
Alıntı
25g
O hâlde, her mü’mine önce lâzım, birinci farz olan şey, îmânı, farzları, harâmları öğrenmekdir. Bunlar öğrenilmedikce, müslimânlık olamaz. Îmân elde tutulamaz. Hak borcları ve kul borcları ödenilemez. Niyyet, ahlâk düzeltilemez ve temizlenemez. Düzgün niyyet edinilmedikce, hiçbir farz kabûl olmaz. (Dürr-ül-muhtâr)daki hadîs-i şerîfde, (Bir sâat ilm öğrenmek veyâ öğretmek, sabâha kadar ibâdet etmekden dahâ sevâbdır) buyuruldu. (Hadarât-ül-kuds) müellifi, doksandokuzuncu sahîfede diyor ki, (İmâm-ı Rabbânîden (Buhârî), (Mişkât), (Hidâye), (Şerh-i Mevâkıf) kitâblarını okudum. Gençleri ilm öğrenmeğe teşvîk ederdi. Önce ilm, sonra tarîkat buyururdu. Benim, ilmden kaçındığımı, tarîkatden zevk aldığımı görünce, hâlime merhamet ederek, kitâb oku! İlm öğren! Câhil sofu, şeytânın maskarası olur, [Rütbetül ilmi a’ler rüteb] ya’nî, rütbelerin en üstünü, ilm rütbesidir buyurdu).
Tam İlmihâl Se`âdet-i Ebediyye
HÜSEYN HİLMİ IŞIK - Hakîkat Kitâbevi - 1995
393
@kitbgar
Alıntı
25g
[Dünyâ, ednâ kelimesinin müennesidir. Ya’nî, ism-i tafdîldir. Masdarı, dünüv veyâ denâetdir. Birinci masdardan gelince, çok yakın demekdir. (Biz en yakın olan gökü, çırağlarla süsledik) âyet-i kerîmesindeki dünyâ kelimesi böyledir. Ba’zı yerde de, ikinci ma’nâ ile kullanılmışdır. Meselâ (Denî, alçak şeyler mel’ûndur) hadîs-i şerîfinde böyledir. Ya’nî (Dünyâ mel’ûndur) demekdir. Alçak şeyler, cenâb-ı Hakkın nehy-i iktizâî ve nehy-i gayr-i iktizâîsidir. Ya’nî, harâm ile mekrûhlardır. Şu hâlde, Kur’ân-ı kerîmde, zem edilen, kötü denilen dünyâ, harâmlar ve mekrûhlardır. Mal kötülenmemişdir. Çünki, cenâb-ı Hak mala hayr adını vermekdedir. Bu sözümüzü isbât eden vesîka, bütün mahlûkların ve insanlığın üstünlükde ikincisi olan İbrâhîm halîl-ür-rahmânın malıdır. Yalnız yarım milyonu sığır olmak üzere, davarları, ova ve vâdîleri dolduruyordu. Görülüyor ki, islâmiyyet dünyâ malını kötülememekdedir. İbrâhîm peygamberin bu kadar zengin olması, sözümüzü isbât etmekdedir.] HÜSEYN HİLMİ IŞIK Hakîkat Kitâbevi
Tam İlmihâl Se`âdet-i Ebediyye
HÜSEYN HİLMİ IŞIK - Hakîkat Kitâbevi - 1995
392
@kitbgar
Alıntı
26g
Namâzın kıyâmında, rükü’unda, kavmesinde, celsesinde, secdelerinde ve oturulduğu zemânında, ayrı ayrı,başka başka keyfiyyetler, hâller hâsıl olur. Bütün ibâdetler namâz içinde toplanmışdır. Kur’ân-ı kerîm okumak, tesbîh söylemek [ya’nî sübhânallah demek], Resûlullaha salevât söylemek ve günâhlara istiğfâr etmek ve ihtiyâcları yalnız Allahü teâlâdan istiyerek Ona düâ etmek namâz içinde toplanmışdır. Ağaçlar, otlar, namâzda durur gibi dik duruyorlar. Hayvanlar, rükü’ hâlinde, cansızlar da namâzda (Ka’de)de oturur gibi yere serilmişlerdir. Namâz kılan, bunların ibâdetlerinin hepsini yapmakdadır.
NAMÂZ KİTÂBI
HÜSEYN HİLMİ IŞIK - Hakîkat Kitâbevi - 2014
451

İncelemeler

Tümü