En eskilerden başlayıp, Likurg, Solon, Muhammed, Napolyon ve sonrakilerle sürüp giden insanlaığın tüm kurucularının, yasa koyucularının, başka hiçbir nedenle değilse bile, yalnızca yeni yasalar koydukları, böylece de toplumun kutsal saydığı, babadan kalma eski yasaları çiğnedikleri için ayrımsız hepsi birer suçluydular.
İnsan bütün ömrünü iki kere iki peşinde geçirir, bu uğurda denizler aşar, hayatını harcar, fakat yemin ederim, arayıp gerçekten elde etmekten korkar. Çünkü onu bulur bulmaz artık erişecek şeyi kalmayacağını bilmektedir.
Roman, fakir bir hukuk öğrencisi olan Raskolnikov’un, “üstün insanlar sıradan insanların hayatları üzerinde karar verebilir” biçimindeki tehlikeli düşüncesinin peşine takılarak işlediği cinayetin ardından yaşadığı psikolojik çöküşü anlatır.
Ana Hikâye 1. Raskolnikov’un Teorisi ve Cinayet Raskolnikov, St. Petersburg’da yoksulluk içinde yaşayan bir öğrencidir.Topluma zararlı olduğunu düşündüğü tefeci kadını öldürürse insanlığa iyilik yapacağını düşünür. Bu fikrini kendince meşrulaştırır ve cinayeti işler. Ancak tesadüfen tefecinin masum kız kardeşi de gelince onu da öldürmek zorunda kalır.
2. Suçun Psikolojik Ağırlığı Cinayetten sonra Raskolnikov’un zihni parçalanır: Vicdan azabı, Paranoya, Halüsinasyonlar, Aşırı duygusal dalgalanmalar,
Onu derin bir iç çatışma bekler. Asıl gerilim, cinayeti polisten saklamaktan çok kendi vicdanından saklayamamasıdır.
3. Sonya ile Tanışması Raskolnikov, hayat kadını olmak zorunda kalmış ama iyilik dolu bir genç kadın olan Sonya ile tanışır. Sonya, Raskolnikov’a sabırla destek olur ve onu itirafa doğru yönlendirir. Sonya, Raskolnikov'un insanlığa yeniden bağlanmasını sağlayan ışık gibidir.
4. İtiraf ve Ceza Raskolnikov sonunda pes eder, suçu itiraf eder ve Sibirya’da cezaya çarptırılır. Sonya da onunla birlikte sürgüne gider.
Temalar : Vicdan ve suçluluk, Toplumsal adaletsizlik, Yoksulluk, İnsanın kendini Tanrı yerine koyma tehlikesi, Ahlaki yeniden doğuş, Dostoyevski, insanın kendisini ne kadar akıllı veya üstün görürse görsün, vicdanın ve ahlaki sorumluluğun üstünde hiçbir fikrin duramayacağını anlatır. Gerçek kurtuluş ise itiraf ve sevgiyle mümkündür.