Henüz içinde birkaç teknik buluştan başka hiçbir zeka marifeti olmayan bir dünyada, nenin nesi olduğunu bilmeyen insanın, üç asırda bir değiştirdiği dolmaların hiçbirini ispat edecek durumda olmayan, giriştiği bütün akide savaşlarının birbiri kadar çirkin olduğunu anlattı...
İnsan, insanın yoldaşıdır hayat dediğin en çok da iki kere başkalarına muhtaç bırakır bizi: evlenirken ve ölürken. Çünkü o anlarda sadece kalp değil, gözde kalabalık arar. Bir el, bir omuz, bir nefes ister yakınında.
Kabul edelim ki insanın başına ne gelirse gelsin hayat devam ediyor ama bazen öyle anlar olur ki dilimiz tutulur, yüreğimiz paramparça olur ama unutma! hayat acılarımıza hiç aldırış etmeden sürüp gider.
Çünkü insan yaşadığı gerçeğin gerçek olduğunu bilse bile gerçekle hakikatin farkını fıtraten bilirdi.Bu sebeple görmeden inanmam diye diye yaşar, ama görse bile şüphe ederdi.
Bir aşkın peşine düştüğün an ,o da seni karşılamaya çıkacaktır.Asla istemekten vazgeçme .Çünkü insanın içindeki en büyük ışık bazen yalnızca bir dilekte saklıdır .Kalpten istenen hiçbir şey yok yere fısıldanmaz gökyüzüne .Belki zaman alır ,belki yollar dolanır ama dua dönüp sahibini mutlaka bulur .
Herkes bazen hayatla başa çıkmakta zorlanır. Zor şeylerle mücadele eden herkes çıldırmış olsaydı, bu tüm dünyanın çıldırdığı anlamına gelirdi. Farklı olmak ve bir şeyleri herkes gibi yapmamak sorun değil.
Şöyle yazmış Montaigne; mızmız dırdırcı insanlar hiç sevmem .Bu adamlar yaşamanın sevinçlerine yan çizer, dertlerine can atar dertlerle kaynaşırlar. Sinekler gibi cilalı pırıl pırıl yerlerde tutunamaz. Pürlü pürüzlü yerlere abanır orada rahat ederler ya da sülükler gibi kara kan içer,kanlı beslenirler.
Hocam az önce mutlu olmak hem haktır, hem de görevdir dediniz hak kısmı tamam da görev kısmını biraz daha açabilir misiniz?
Görevdir, çünkü insanın zorluklara kendisi hazır olduğu kadar çevresinde hazır tutması gerekir, az önce seneca’dan bahsetmiştik. Ne diyordu; hayat size bir anda en kötü şartları getirebilir bunlar karşısında da kendimizi bozmamamız lazım.
Espri yapmaktan çekinmek bir yana bir çok insan kendini ifade etmekten de çekiniyor. Bu bir dert hiç hatasız yaşayıp gitmeye çalışan çok kişi var ,başlarına iş almak istemedikleri için belli vasatı tutturup yola öyle devam etmek istiyorlar. İtiraf etmek gerekirse zaman zaman ben de bu yönde kararlar aldım. Neticede sormak istediğim şu: Hatasız yaşamaya çalışmak tamam ama buna yaşamak denir mi?
Evet okumak bir yetenektir ,çünkü merakla bağlantılıdır, daha önce de dediğimiz gibi merakın kendisi uyandırılabilir; harekete geçirilebilir ama açıktır ki esasen doğal bir yetenektir.
Tolstoy’a altmış yedi yaşında bisiklet sürmeyi öğreten, Kemal Sunal‘a 51 yaşında diploma aldıran hayatta. Sen bir şeylere geç mi kaldın? Bir daha düşün…