(…) Memleketimize gelen yabancılar da ilk bakışta kendi ülkeleriyle bu farkı hissetmiş olmalılar ki, bize “Gülmeyen insanlar/Ciddi insanlar ülkesi" etiketini uygun görmüşlerdir.
Türkiye’den çıkıp doğumuzdaki veya batımızdaki herhangi bir ülkeye gittiğinizde sizi ilk çarpan, insanların birbirine gülümsemesidir. Asansöre bindiğinizde, sokakta, mağazada göz göze geldiğinizde bir gülümsemeyle, bir selamla karşılaşırsınız.
Milliyetsiz ve ideolojisiz anayasa talebi, “fikirler savaşı" yaşanan 21. asırda şu anlama geliyor: Siz fikir silahlarınızı teslim edin, fikir adamlarımzı terhis edin. Millî değerlere, egemenliğe ve istiklâle ihtiyacınız yok. Gerekirse bizim fikirlerimizi kullanırsınız.
Anlayamadığım nokta şu: Fransızlık, Almanlık, İspanyolluk, Yunanlılık, Ermenilik kimseyi rahatsız etmiyor ama Türklük... Aman sakın. Bilimsel olarak sakıncalı!
İmdi… Türkiye için muhakkak ki yepyeni bir paradigma doğmaktadır. Türkiye’de milliyetçiliğe taraftarız ama içinde millet olmamalı. Kesinlikle Türk milleti olmamalı.
Bugün Batı dışındaki dünyanın birçok yerinde, ulus devletin inşa edilememesinin yarattığı sorunlar yaşanıyor. Müslüman coğrafyada köktendinciliğin yükselmesi, Afrika'da iç savaşlar, hatta Balkanlarda derin dondurucudan çıkan etnik çatışma ve çözülüşler ulus devlet değil, ulus devlet olamamanın neticesi.