Bu kitap bana “zamana direnen duygular”ı hatırlattı. Kırk bir yıl… Düşünüyorum, bir insan kırk bir yıl boyunca bir başka insanı, bir sözü, bir anıyı, hatta belki bir ihaneti unutmadan yaşar mı? General yaşamış. Ve o bekleyişin, o sessizliğin, o gururun altında ne kadar büyük bir yalnızlık yattığını okudukça hissettim. İki eski dostun kırk bir yıl sonra karşılaşması… ama aslında bu, iki kalbin birbirine söyleyemediği her şeyin hikayesi. Henrik’in içinde taşıdığı o sitemi, o gururu, o kırgınlığı hissettim. Bazen konuş artık dedim, bazen susmak belki de daha doğru diye düşündüm. Bazı ilişkiler bitmez, sadece sessizce tükenir sanırım.. “İnsan önemli soruları sonunda daima bütün hayatıyla cevaplar.” Bu cümleyi unutmam sanırım. Çünkü bazen kelimelerle değil, hayatımızla veriyoruz cevabı.