Duvardaki Çatlak

(1 kişi)
Kitabı değerlendirin

1

Takip

1

Beğeni

2

Okuma

262

İzlenme

Tanıtım Yazısı
Zahir, kayıp bir anı eksikliğiyle zihninin derinliklerinde yürüyen bir adamdır. Dünyanın absürtlüğüne ve insan doğasının karmaşıklığına dair derin sorgulamalarla dolu hayatı, onu enteresan bir yolculuğa sürükler. Bir gün karşısına çıkan gizemli bir kadın, onu köklü bir tarikata davet eder.
Bu tarikat, insanlığa zoraki müdahalelerde bulunarak, kötü bir noktaya getiren suçluları ve bozulmuş düzeni hedef alarak dünyayı arındırmayı amaçlar. Ancak bu, sadece fiziksel bir temizlik değil, aynı zamanda ruhun derinliklerine inen vicdani bir muhasebedir.
Tür: Roman
Yayınevi: Kitap Ağacı Yayınları
ISBN: 9786259568799
Sayfa: 128s.
Boyut: 13.5 x 21 cm
Kapak: Karton Kapak
Tarih: 2025
Kağıt Tipi: Kitap Kağıdı

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Okuma Durumları
Okudum (2):
İncelemeler ve Alıntılar
Duvardaki Çatlak kitabı hakkında sen ne düşünüyorsun?
@kubrayla
İnceleme
24g
Sevgili genç yazarımız Samet Düzgün’e öncelikle o güzel kaleminden dökülen Duvardaki Çatlak isimli imzalı kitabın ve güzel sözlerin için kocaman teşekkürler. Yolun açık, ilhamın sonsuz, kalemin hep böyle güçlü olsun! Böyle genç kardeşlerimi görünce mutlu oluyorum. Her daim üreten, çalışkan gençlerin varlığı daim olsun.

Kitabın son 15 sayfasına doğru yaklaşmışken hiç beklemediğim bir sonla karşılaştım. “Nasıl yaaaa, şaka mı? ” oldum ters köşe yaptın. Bu konuda tebrik ederim kitabın beklentimin üstündeydi. Böyle bir son beklemiyordum asla bunu söyleyeyim.


Özellikle şu cümle, adeta zihnime kazındı: “Bir şeyler yapmak istiyorsun. Ama ne yapacağını bilmiyorsun.” (s.10) Bu, o kadar tanıdık bir his ki… Hepimizin zaman zaman kapıldığı o varoluşsal kriz, özgürlüğün ve belirsizliğin kesişim noktasında salınan bir ruh hali. Zahir’in bu duygusu, Sartre’nin Bulantı kitabındaki o derin huzursuzluğa öyle yakın ki… Ama bu his, sadece dış dünyanın kaosu değil, içimizdeki o eksiklikten, o “bir şey yapma zorunluluğu”ndan doğuyor sanki. Zahir’in, Efsun’un anlattıklarına kendini bırakıp “an”a teslim olası işte bu noktada; Kontrolü bırakmak, akışa teslim olmak bir özgürlük değil mi? Nietzsche olsa, muhtemelen Zahir’e o çatlağı kucaklamasını, onun içinde kendi gücünü bulmasını söylerdi.
Efsun’un, Zahir’i adeta büyüleyen etkisi ve ondan istediği o gizemli “şey” beni çok meraklandırdı.

“Zahir, Efsun’un bu büyüsüne tamamen kapılıp tarikata girecek mi yoksa kendi yolunu mu çizecek?” sorusuna cevap alacaksınız.

Duvardaki çatlak, Zahir için bir huzursuzluk simgesi belki, ama aynı zamanda geçmişine açılan bir kapı. O çatlağın ardında neler saklı? Zahir’in zihninde hangi anılar, hangi yaralar canlanıyor? Efsun, Zahir’i gerçekten “efsunlayabilecek” mi, yoksa intikam ateşi vicdanının sesini bastıracak mı? Bu sorular, kitabı okurken zihnimde dönüp duruyordu. Böyle bir kurgu ve bitiş beni çok şaşırttı.

Zahir’in hikayesi, özellikle şu satırlarda yüreğime dokundu: “Büyük bir kayıp yaşamış ve yaşadığı bu kayıp için yeterince acı çekmişti. Yaşaması gereken tüm acıları yaşadığını ve bu konuda yaşanılması gereken bir şey kalmadığını düşündü.” (s.51) Yas, sadece bir kayıp değil, bir süreç, bir kabulleniş… Zahir’in ailesini kaybetmiş olması, benim de kendi kayıplarımla yüzleşmemi sağladı. Onun acısını okurken, kendi yüreğimin sızısını hissettim. Ama bir farkımız var: Zahir, intikam için bir şansı olduğuna inanıyor; ben ise o şansı bulamıyorum. Bu, onun acısını daha mı hafif, yoksa daha mı ağır kılıyor, bilemiyorum.
Ve şu cümle, hepimizin ortak çığlığı gibi: “Anlaşılmamaktan nefret ediyordu.” (s.94) Neden hep “anlaşılmadık” diyoruz da “anlamadık” demiyoruz? Bu, biraz bencillik değil mi? Bu döngüyü kırmak için daha çok empatiye ihtiyacımız var belki de..
Zahir’in bu isyanı, hepimize bir ayna tutuyor.

Kitabından iki alıntı, içimde derin izler bıraktı:

İlki, ilham verici: “Kaybolmak istediği bu dünyada en çok o var olacaktı. Ailesinin ona verdiği ismi gerçekten taşıyabilecekti.” (s.102) Bu, adeta bir manifesto; hayata tutunmanın, kendini bulmanın gücü.

Diğeri ise kalbimi sızlattı: “Ben dünyanın güzelleşmesiyle ilgilenmiyorum. Ben içimde yanan ateşi söndürmek istiyorum. Anne babamın çalınan hayatlarının karşılığını hak eden insanlardan almak istiyorum. Başka türlü huzur bulamayacağımı anladım.” (s.106) Bu cümleler, Zahir’in içindeki yangını öyle güçlü hissettirdi ki, onun acısını ve kararlılığını iliklerime kadar yaşadım.

Sevgili Samet kaleminle bize hem kendi iç dünyamızı hem de Zahir’in çalkantılı ruhunu keşfetme fırsatı verdin. Efsun ve Zahir’in hikayesi, sadece bir roman değil, adeta bir duygusal yolculuk. Yeni eserlerini sabırsızlıkla bekliyorum bırakma devam et lütfen. Hep yaz, hep ilham ol!
Duvardaki Çatlak
Samet Düzgün - Kitap Ağacı Yayınları - 2025
330
#Edebiyat - @geleceginkitaplari
Alıntı
6a
Sen sadece yaşıyorsun ama ben yaşadığın bu şeye, yaşıyorum demekten çok, hayatta kalmak, diyorum.
Duvardaki Çatlak
Samet Düzgün - Kitap Ağacı Yayınları - 2025
1.038
#Edebiyat - @geleceginkitaplari
İnceleme
6a
Duvardaki Çatlak: Vicdanın Sessiz Çığlığı
Samet Düzgün’ün ilk romanı, okuru Zahir’in içsel karmaşasına çekiyor. Gizemli bir tarikatın sırlarıyla örülü bu hikâye, “yaşamak” ile “nefes almak” arasındaki farkı sorgulatıyor. Zahir, unutulmuş anılarının peşinde koşarken, karşısına çıkan kadın onu vicdanını yeniden şekillendirecek bir mücadelenin içine sürüklüyor.

“Parçalanmış bir insanın, parçalanmış bir insana zaafı olurdu,” cümlesi, karakterlerin kırılganlıklarını öyle bir dokunuşla anlatıyor ki, insan ilişkilerinin çelişkilerini yeniden düşünüyorsunuz. Tarikatın ritüelleri ve Zahir’in “Kendi arzularımın değersiz olduğu bu mecrada bulunmak istemiyorum,” çığlığı… Her diyalog, okuru kendi iç sesiyle baş başa bırakıyor.

Samet Düzgün’ün keskin ve şiirsel üslubu, okuru sarsıyor. Zahir’in duvardaki çatlakta gördüğü yansıma, sadece bir metafor değil; insanın kendini sakladığı tüm karanlıklara tutulan bir ayna. Bu kitap, gerçekle yüzleşme cesareti olanlar için. Okuduktan sonra, “yaşamak” dediğiniz şeyin anlamı değişecek…
Duvardaki Çatlak
Samet Düzgün - Kitap Ağacı Yayınları - 2025
1.071