2. Bölüm

Saltanatın şakası bölüm 2

33 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Saltanatın Şakası
Bölüm 2

Düşman krallığın sarayında sabah güneşi ağır ağır salona süzülürken, gösterişli tahtında oturan kibirli imparator gülümsedi.

— Bugün farklıyım, vezir.
— Neden efendim?
— Zayıf bir devlete hükmedeceğim.
— Kim efendim?
— Adını hatırlamıyorum. 50 defa yendiğimiz o küçük hanlık.
— Hâlâ mı ayaktalar?
— Bugün onlara bir torba diken ve yüklü bir vergi göndereceğim.
— Diken mi efendim?
— Evet. "Canınız yansın" demenin sembolü. “Ya ödersiniz, ya acıyı çekersiniz.”

Vezir eğilir.

— Hemen bir elçi hazırlatıyorum.

Elçi yola çıkar. Hanlık sarayında ise imparator hâlâ sandalyede oturmaktadır. Sıcak su içerken dalgındır.

— Biz bunca yıl ne yaptık? Sandalyede oturuyorum hâlâ… çay bile içemiyorum. Süper güç müyüz gerçekten?

Kapı hızla açılır. Vezir girer.

— Efendim, bilinmeyen bir elçi geldi.
— Bilinmeyen mi?
— Evet… 50 defa yendiğimizi söylediğiniz adamlar.
— Ha… onlar mı? Ne diyorlar?
— Ağır bir vergi istiyorlar. Ve… diken göndermişler.
— Ne?! Diken mi?!
— Evet efendim. “Canınız yansın” demekmiş.
— Gönderin meydandaki direğe assınlar. Görsün millet.
— Peki efendim. Vergi?
— Mecburuz. Ödeyeceğiz.


---

Çarşı – Aynı gün

İki vezir savaş hazırlığı için çarşıya iner.

— Bu imparator hâlâ süper güç olduğumuzu sanıyor.
— Ülke bir saatte dolaşılıyor. Adam taht değil, sandalyede oturuyor.
— Kılıç yok, asker yok, çay yok.
— İmparator hâlâ “hazır olun” diyor. Neyle? Mandayla mı savaşacağız?

O sırada çarşıda bir panik başlar. Atlar koşarak yaklaşır.

— Lan atlar geliyor!
— Tüh be maaşı da almamıştık! Atların altında kalacağım şimdi!
— Koş! Koşmazsan at üstüne atlayacak!
— Bir şey olmaz!
— Olur! Ekstra maaş isteyeceğim o zaman!

At bakıcısı bağırır:

— Durun! At vergilerini affedin, ancak öyle durdururum!

— Tamam! Tamam! Affettik!

Atlar durur. İkinci vezir nefes nefese:

— Bunlar zaten duracakmış!
— Evet efendim, idman için çıkarmıştık…
— Kandırıldık lan… tüh.


---

Saray – Akşamüstü

Vezirler geri döner, İmparator onları beklemektedir.

— Silahları alabildiniz mi?
— Evet efendim, ama hepsi paslı.
— Pası silin. Yarın sefere çıkıyoruz.

İmparator odasına çekilir. Pencereden dışarı bakar. İçinden geçirir:

> “Vezirlerim… adamlarım… biliyorum… güçlü değiliz. Ama hâlâ uğraşıyorum. Belki de bu uğraşın kendisi saltanattır.”



O sırada kapı çalınır. Vezir girer:

— Efendim… dışarıdan garip sesler geliyor…
— Yine ne oldu?
— Tavuklar efendim. Sarayı basmışlar…
— Bu kaçıncı?
— Efendim… bu ay da tavuk vergisini affetmek zorundayız galiba…

İmparator başını duvara yaslar.

— Bu devlet ne zaman büyüyecek bilmiyorum ama… büyümese de komik olmaya devam ediyor.


---

Saltanatın şakası devam ediyor…

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar