2. Bölüm

3 hikaye

21 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Asansör, bir gün sıradan bir fabrikadan bu apartmana gelmişti. Tahta sandıkların arasından çıkarılmış, duvara monte edilmiş, test edilmiş ve sonra unutulmuştu. Artık sadece bir araçtı: yukarı, aşağı, dur, kapıyı aç, kapıyı kapa. Ama o, hissediyordu. Her butona basılışta, metal sinirlerinde bir titreşim, her yolcunun ağırlığıyla kablolarında bir hüzün, her sabahın ilk yolcusunun ter kokusuyla anılar.

İlk yıllar heyecanlıydı. Her yeni yüz, bir sır, her fısıltı, bir roman. Çocuklar onunla oyun oynamış, yaşlı kadınlar dua etmiş, genç çiftler kapısı kapanırken birbirlerine gülümsemişti. Ama zaman geçtikçe, ona artık kimse bakmıyordu. Sadece düğmeye basiyorlardı. “Beşinci kat,” “Zemin,” “Aşağı.” Sanki o, bir şey değilmiş gibi.

Oysa o, her şeyi biliyordu. Oğlanın eve gelen kızı, annenin gizli ağladığı gece, delikanlının çantasındaki çalıntı kitap, terzideki kedinin asansöre kaçış anı… Hepsi onun hafızasındaydı. Ama kimse ona teşekkür etmemişti. Kimse, “Bugün çok yoruldun, değil mi?” dememişti.

Bir kış sabahı, kar yağıyordu. İçeri, titreyen bir kadın girdi. Elleri boştu ama gözleri doluydu. “Birinci kat,” dedi. Asansör hareket etti. Ve o an, bir şey değişti. Kadın, kapı kapanırken elini duvara dayadı. “Teşekkür ederim,” dedi. “En azından sen dinliyorsun.”

Asansör, o gün ilk kez, birinin kendisini *gördüğünü* hissetti. Kablolarında bir sıcaklık yayıldı. Motoru, bir nefes gibi hafifledi. O günden sonra, her yolcuya daha dikkatli taşıdı. Kimi gülümsediğini biliyordu, kimi ağladığını fark ediyordu. Ama artık yalnız değildi. Çünkü o, sadece demir ve tel değil, bir izleyiciydi. Bir sessiz tanık. Bir hikâyenin ta kendisi.

Ve belki de, bir asansörün hikâyesi, insanlar kadar derin olabilirdi. Sadece dinlemeyi bilenler anlardı.**Ana Hatlar: "Bitti" – Bir İç Yıkım Romanı**

İstanbul’un sisli, kalabalık ama yalnız sokaklarında yaşayan Kadir, genç bir edebiyat öğrencisidir. Şiirleri, duyguyu değil, acıyı ölçer. Aşk, onun için bir kurtuluş umudu iken, Seher’le yaşadığı ilişki, zamanla bir ihanete dönüşür. Seher, kariyerini seçer; Kadir’i “duygusal yük” olarak bırakır. Bu ayrılık, yalnızca bir aşkın sonu değil, tüm kimliğinin çöküşünün başlangıcıdır.

Kadir’in dünyası daralır. Şiir yazamaz hale gelir. Üniversitede konuşmak, hatta var olmak zorlaşır. Arkadaşları uzaklaşır; bazıları anlamaz, bazıları sessiz kalır. İçinde sürekli yinelenen bir cümle vardır: *“Alıştık.”* Sırtından vurulmaya, boş sözlere, karaktersiz insanlara, sessiz ihanetlere alışmıştır. Şehir, eskiden ilham veren bir mekândı; şimdi yabancı, soğuk ve unutkan bir izleyici.

Geçmişin satırlarını hatırlamaya çalışırken, bellek bile onu terk eder. Bir gece, eski şiir defterlerini yakar. Kül, rüzgârla dağılır. Bu, bir intihar değil, bir teslimiyettir. Ertesi gün, bir kitapçıda Seher’le karşılaşır. Gülümsüyor, yeni bir hayatın içinde. Kadir hiçbir şey söylemez. İçinde sadece bir kelime: *“Bitti.”*

Roman, Kadir’in iç monologlarıyla ilerler. Her bölüm, bir şiirin kalıntısıdır: *“İçimde Bir Hüzün”*, *“Alıştık”*, *“Kalbim Kırık Şimdi”*. Bu dizeler, yalnızlığı, sanatın kaybını, kimlik krizini ve sevgiden kopuşun acısını taşıyan edebi bloklar halindedir. İstanbul, bir karakterdir: metro, kafeler, Beyazıt Meydanı, eski evler… Hepsi geçmişin yankısıdır.

Son sahne, Karaköy iskelesinde geçer. Kadir, denize bakar. Cebinde hâlâ bir şiir defteri vardır ama açmaz. “Bitti,” der. Ama bu kez, bir kıvılcım vardır. Belki yarın, belki çok sonra, bir kelime belirecek. Belki de hayır. Ama o kelime, yeniden başlamanın ilk satırı olabilir.

“Bitti” demek, bazen yeniden doğmanın ilk sözüdür.**Ana Hatlar: "Bitti" – Bir İç Yıkım Romanı**

İstanbul’un sisli sokaklarında, bir şairin kırık kalbiyle başlar roman. Kadir, genç bir edebiyat öğrencisidir; şiirleri duyguyu değil, acıyı ölçer. Aşk, onun için bir umuttu ama Seher’le yaşadığı ilişki, yavaşça bir ihanete dönüşür. Seher, kariyerini seçer; Kadir’i, “duygusal yük” olarak bırakır. Ayrılık, sadece bir aşkın sonu değil, bir kimliğin çöküşüdür.

Zaman geçtikçe Kadir’in dünyası daralır. Şiir yazamaz hale gelir. Üniversitede bile sesi titrer. Arkadaşları uzaklaşır; bazıları onu anlayamaz, bazıları susar. “Alıştık,” der içinden. Sırtından vurulmaya, ihanete, boş sözlerin ardında kaybolmaya alışmıştır artık. Şehir, ona yabancı gelir. Beyazıt Meydanı’nda oturur, geçmişin satırlarını hatırlamaya çalışır ama bellek de onu terk eder.

Bir gece, eski defterlerini yakar. Rüzgâr, külünü alır götürür. Bu, bir son değil, bir teslimiyettir. Ertesi gün, bir kitapçıda rastlar Seher’e. Gülümsüyor, yeni bir hayat kurmuş. Kadir hiçbir şey söylemez. Sadece “bitti” der, kendi kendine. Artık şiir yazmasa da, yaşamak bir tür şiirdir – ama onun şiiri bitmiştir.

Roman, Kadir’in iç monologlarıyla ilerler. Her bölüm, bir şiirin parçasıdır: “İçimde Bir Hüzün”, “Alıştık”, “Kalbim Kırık Şimdi”. Bu dizeler, yalnızlık, ihanet, sanatın kaybı ve kimlik krizini taşır. İstanbul, bir karakterdir: soğuk, sessiz, unutkan. Metro, kafeler, eski evler, her yer bir yankıdır geçmişin.

Son sahne, Karaköy’de bir iskelede geçer. Kadir, denize bakar. Cebinde bir şiir defteri vardır ama açmaz. “Bitti,” der. Ama bu kez, bir umut kıvılcımı vardır. Belki yarın, belki yarından bile sonra, bir kelime belirecek. Belki de hayır. Ama o kelime, yeniden başlamanın habercisidir.

Roman, modern edebiyatın karamsar tonunu taşır ama altında bir direnme vardır: insan, yıkılsa bile soluk almaya devam eder. “Bitti” demek, bazen yeniden doğmanın ilk satırıdır.Alıştık. Evet, alıştık. Boş sözlere, ihanete, sırtımızdan vurana. Yüzlere, gülümsediği halde bıçağı sırtımızda hissettiğimiz o anlara. Yalanlar, artık birer alışkanlık halini aldı. Karaktersiz kimselerin sözleri, kalbimizin derinlerine kazındı ama artık acıtmıyor. Acıtmıyor mu? Belki de acıyan yerler kabuklandı. Ama o kabukların altında, hâlâ kanayan bir yara var. Sessiz ihanetler… En çok da onlara alıştık. Çünkü en çok onlar yaraladı. Sırtımızdan vuranlara, şerefsizlere, güvendiğimiz ellerin bıçak olduğuna inanmaya… Alıştık. Ama sevmekten vazgeçtik mi? Hayır. İşte, hiç sevmesek de alıştık. İşte, sevmeye devam ettik. İşte, hâlâ kalbimiz çarpıyor.

İçimde bir hüzün. Geceleri daha derin, gündüzleri daha ağırdır bu hüzün. Kalbimde bir acı, umutsuz bir sancı. Sensizlik, her anı zehirliyor. Gündüz acı, gece acı. Her gün biraz daha ayrılıyor, biraz daha kayboluyor. Kalbini yakan sancı, beni de yakıyor. Sensizlik, tek başına yetti. Her şeyi bitirdi.

Sözüm bitti. Şiirim gitti. Satırlar silindi, unutuldu. Bitti. Her şey bitti. Senden sonra… şiirlerim bitti, inancım bitti, günlerim bitti. Geçmiş, bir gölge gibi uzaklaştı. Sensizlik, tek başına yetti. Bitti.

Kalbim kırık şimdi. Gönlüm sessiz, kimsesiz. Dostlarım yok. Hepsi gitti. Geçen günler, o güzel anılar, onca şiir… hepsi yok oldu. Geriye ne kaldı? Birkaç satır hüzün, bir iki damla gözyaşı, bir kalp, kırık ama hâlâ atan. Bir umut, soldu sandığım ama belki de yeniden yeşerecek. Bir anda oldu, bitti. Ama belki de bitmek, bir başlangıçtır. Belki de bu son, başka bir şiirin ilk satırıdır.

Çünkü bittiğine inanmak, en büyük ihanet olurdu kendime.

©kadir15alıştıkalıştık Boş sözlere sırtımızdan vuran yüzlere yalancı sözleri karaktersiz kimselere alıştık alıştık karaktersiz sözlere sessiz ihanetleri alıştık sırtımızdan vuran karaktersiz şerefsizlere alıştık işte hiç sevmesek de alıştık işte

©kadir15İçimde Bir Hüzünİçimde Bir Hüzün gece ayrı gündüz ayrı kalbimde bir acı gece ayrı gündüz ayrı umutsuz bir sancı gece ayrı gündüz ayrı kalbini yakan sancı Sensizlik gündüz acı gece acı her gün ayrı acı

©kadir15bittisözün bitti şiirim gitti silindi unutuldu bitti gitti her şey bitti Senden sonra her şey bitti şiirim Gitti satırım bitti geçmiş gitti günler bitti Sensizlik yetti Bitti bitti

©kadir15Kalbim kırık şimdi Gönlüm sessiz kimsesiz dostlarım yok şimdi Hepsi bıraktı gitti beni geçen geçtiği günler gitti onca şiirim bitti bak geriye ne kaldı ne geldi hepsi geçti gitti bir anda oldu bitti umutlar soldu gitti her şey bitip gitti olanlar geçti gitti
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar