Bu sırada ağabeyim, biraz hiddetlenir gibi görünerek dedi ki: — Bu nasıl şey Allah aşkına! Biz buraya okumaya mı geliyoruz, yoksa dayak yemeye mi? Yarabbi sen bilirsin!
[…] Demek ki ben kendi evimde oturmak, şu kadarcık olsun kimseye yük olmamak istiyormuşum. “Benim varlığımdan şikayet eden bulunmasın!” diyormuşum. Şimdi de bu hâl, bende fazlasıyla mevcuttur. Pek samimi olmadığım bir dostumun evinde misafir olmak istemem. Bu hâlin birçok çeşidi de vardır. Yalnız bir örnek vereceğim. Kiracı denilen kişilerin, kiraladıkları evleri ne kadar ilgisizce kullandıkları meşhurdur. Kiraya verilmiş evi olanlar, işin iyisini bilirler. Halbuki ben kiracı olduğum zaman daha fazla dikkatli davranmaya mecbur olurum. Tabiatım beni zorlar “Ev sahibi benden şikayetçi olmamalı, bana teşekkür etmeli!” fikrinde ısrarcıyım. Elimden geldiği kadar bu neticeyi elde etmeye tut ki çalışmayacak olsam huzursuz olacağım şüphesizdir. Vicdanen rahatlığımı temin için çalışmayayım mi? Hakikatte kendim için çalışıyorum demek olur.