Şiirin imkânları aynı zamanda onun zorunluluklarıdır da. İmkân, çünkü insanoğluna zenginlik kazandırıyor her gerçek şey. Zorunluluk, çünkü şiirde bu zenginliği bulmadığımız zaman damağımıza kötü bir tat dokunmuş olur, yoksullaşırız.
Bakkallar kapanır kapanmaz çocuklar acıkır Çünkü kar sesinden gürdür sesi kepengin Gazeteye sarılan ekmekler ağlar Hiç açılmaz bir de memurun şemsiyesi Her gece bir kedi cinnet getirir Devirdiği bir tek kiremitten biliriz bunu da ...
Söylemek için anlamak, anlaşılmak için bizi anlayacak olanı buna hazırlamak zorunda hissediyoruz kendimizi. Uzun bir süre daha, hep ilk defa başlıyor gibi başlayacağız.
Klasik/modern ayrımı yapayım derken ahlak müderrisi kesilenlere klasiğin içinde tomurcuklanan moderni, modernin içinde mevcut bulunan klasiği hissettirme kavgası. Dünle bugünün kavgası değil. Bugünle yarının kavgası değil. Bugünküler arasında bir kavga. Zira kadavralarla ceninler kavga etmezler.
İyilik dileriz ve orada iyilik vardır, oysa iyiliğin yolu üzerinde tuzaklar mevcuttur. Her tuzak bir misaldir. Sanki insana şu söylenir gibidir: Hâlâ kötü olma fırsatın var. İnsan iyiliğin zamanı olmadığını bilmeli.
Saçlarını topuz yap kollarını kavuştur geç karşıma Otur, bilmiyorum ne diyeceğimi ama böyle iyi Dinle beni, uzun uzun söyleşelim Söyleyecek sözü olan insanlar gibi Eski insanlar, en eskileri Birinin suyu temiz Diğerinin iyi ekmeği ...