Şairin du?nyaya karşı yu?ru?ttu?ğu? saldırının tarifini birkaç cu?mleyle geçiştirmek mu?mku?n değildir. Şair du?nyaya hu?cum eder ancak bu eylemden insanlar zarar görmez. Şairin du?nyaya karşı harekete geçmesinin sebebi önce du?nyanın ona saldırmış olmasıdır. Du?nyanın taaruzundan ise zarar görmeyen yok gibidir. Şair du?nyaya karşı bu hamlesiyle aslında bir intikam hareketi yu?ru?tu?r; kelimelerle du?nyanın u?stu?ne gider, du?nyanın alışıldık yapısını bozar ve kelimelerden haberli bu?tu?n varlıklar için yeni nefes imkânları kazandırır. Şiir okuyucusu ise şairin açtığı yeni nefes imkânlarını, insan olma yolunda kullanmak için serbest kalır. Okuyucunun bu serbest kalma su?resince oyalandığı ân, yeni bir şair saldırısına daha hazır hâle gelme su?recidir. Yayımlandığı yıllarda bu?yu?k ses getiren, kendi kuşağının şiir anlayışında yeni pencereler açan, sonraki kuşaklar için de kılavuz niteliği taşıyan Du?nyaya Saldıran Şair’de, Hakan Arslanbenzer; u?zerine eğildiği şiirleri, şiirlerin yaratıcılarını ve en temeldeki telif gerekçelerini anlama, ayrıştırma ve hepsinden kendi şiiri adına yararlanma gayreti taşıyor.
İnsanın dilsiz varlığı, ki varlık dilsizdir, ancak dil ile bilinir ve bildirir olabiliyor. Bir başka deyişle insanoğlu, dili harekete geçirmediği sürece ölüdür.
Bana göre, şiir hakkında yazı yazmak bir savunma değil bir fetih olmalıdır. Fethedilecek olanın gönül değil zihin olduğunu hemen söyleyeyim. Gönülle zihin arasında önemli farklar mevcut. Zihin dünyada olduğumuzu, gönül dünyadan olmadığımızı anlatır. Kimse dünyadan değildir ve herkes dünyadadır. Dünya daima dünyadan olmayan bir ilkeyle tazelenir.