ilyastavukcu

@ilyastavukcu
Üye
calendar_month Kasım 2025 tarihinde katıldı
İncelemeler
@ilyastavukcu
İnceleme
25g
Statü: Bir kişinin veya kurumun toplum içindeki durumu, dünayanın onu nasıl gördüğü ya da konumlandırdığı.

Yazar kitapta insanlık tarihi boyunca statü endişesi ve bunun kaynağı üzerinde duruyor. Felsefi, dini, politik açıdan tarihsel süreçleri hakkında örnekler veriyor.

Aynı konumda olduğumuz insanların başarısızlıklarına üzülürüz fakat işin garibi bu insanların çok başarılı olmalarında daha çok üzülürüz. Bunun normal olduğunu ama bundan sonraki davranışlarımızın bizim iyi ya da kötü birisi olduğumuzu belirler diyor. "Kıskançlığı doğuran, kendimizle başkaları arasındaki oransızlık değil, aksine, yakınlıktır." Herhangi bir iş yerinde aynı statüde görev yaptığımız ya da bir arkadaş grubunda eşit olduğumuz birisine biranda bizden daha üst düzey bir görev veya sorumluluk verildiğinde kendimizi başarısız hiiseder ve bizden daha başarılı olan kişiye karşı içimizde bir kıskançlık bir çekememezlik oluşur.
Yeni bir topluluğa girdiğimizde adımızdan sonra nereli olduğumuz ve mesleğimiz sorulur. Takibi kılık kayfetimiz ve duruşumuzda önemli. İnsanlar kafalarında hemen bir statü belirler ve ona göre davranırlar size karşı. Nasrettin hocanın "ye kürküm ye" fıkrasında olduğu gibi.

Bunun dışında yazar bir de snopluk diye bir tanımdan bahsediyor. Bu terim ilk olarak 1820'lerde ingiltere'de kullanılmaya başlanmış. Oxford ve Cambridge üniversitelerinde sıradan öğrencileri aristokrat öğrencilerden ayırabilmek amacıyla adlarının hemen yanına "sine nobilitate" (soylu olmayan) ya da kısaca snob diye notlar düşülürmüş.
Pek çok sözcük gibi snop sözcüğünün anlamı zamanla değişmiş. Snop başta yüksek statü sahibi olmayan kişileri karşılayan bir sözcük iken daha sonra yüksek statünün yokluğundan rahatsız olan kişiler için kullanılmaya başlanmış.
Snop kişik soylu, elit insanlar gibi olmka isteyen onlar gibi görünmek isteyen, onlara özenen insanlar için kullanılmaktadır.
Bununda ilgili kitapta geçen hikaye vardı. Annesiyle gezen kız anne bak bayan ... ler var onlar bizimle tanışmayı çok istiyorlarmış diyor. Anneside bizimle tanışmak istiyorlarsa bize layık kişiler değil demek ki, biz bizimle tanışmak istemeyen insanlarla tanışmalıyız diyor.

Okunması kolay ve akıcı bir kitap, felsefeye başlangıç için bile okunabilir.
Statü Endişesi
Alain de Botton - Sel Yayıncılık - 2023
295
@ilyastavukcu
İnceleme
25g
Kitabı ve yazarı Trt'deki Gönül Dağı dizisi sayesinde tanıma fırsatım oldum diyebilirim. Dizi bu kitaptaki ve kitabın dışında kalıp yayınlanmayan Mustafa Çiftçi hikayelerinden esinlenerek senaryolaştırılmış. Kitap "Handan Yeşili", "Kara Kedi", "Ensesi Sararmış Adamlar", "Ankara'daki Evlatlar", "Bir iğne Bin Kuyu","Elif , Tina, Tolga" ve "Piç Sevi" olmak üzere birbirinden güzel 7 hikayeden oluşmaktadır.

Her hikayede kendinizden, aile ve yakın çevrenizden bir şeyler ile Anadolu insanının saf, temiz, sıcak, samimi, içten ve misafirperliğini buluyorsunuz. Göz hakkı deyip, kokmuştur deyip kendi yiyip içtiklerinden ikram eden, küçüklerini sevip büyüklerine saygı duyan, kadına ve aileye karşı hassasiyetin olduğu insanın içini ısıtan, yüreğine dokunan hikayeler. Günümüz dizi, roman ve hikayelerinde işlenen mafya, cinayet, ihanet, binbir türlü entrika ve narsist duyguların empoze edilerek reyting şehvetine kapılan çevrelerin aksine insanları sarıp sarmalayan, yaralara merhem olmaya çalışan, hala umut
var dedirten bir eser. İyi ki bu dizi çekilmiş, iyiki kitabı okumuşum ve iyi ki bana Mustafa kutlu'yu anımsatan yazar Mustafa Çiftçi'yi tanımışım. Keyifli okumalar dilerim.
Bozkırda Altmışaltı
Mustafa Çiftci - İletişim Yayınevi - 2022
377
@ilyastavukcu
İnceleme
25g
Bazen hiç görmediğiniz ama bir şekilde varlığından haberdar olduğunuz birisine kendi dünyanızda şekil verirsiniz.
Onu kendinize göre bir boya, bir sese, bir görüntüye, bir duruşa, bir kişiğine bürüyüp onu kendi dünyanızda bir yere konumlandırısınız.
Günün birinde o kişiye ait yeni bilgilere eriştiğinizde (ses, görüntü veya bir davranış) kendi dünyanızda oluşturduğunuz o kişiyi de yeni bir hüvviyet verip yeniden konumlandırır ve hakkında yeni şeyler öğrenme ihtiyacı hissedersiniz çoğu kere. Abdülhak Şinasi Hisar'da benim için öyle oldu. Özlellike Fahim Bey ve Biz kitabını okuduktan sonra (en az 3 defa okumuşumdur) yazara olan ilgim ve merakım daha da arttı. Diğer kitaplarınıda tedarik edip okumaya başladım. Çamlıca'daki Eniştemiz ve Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği kitaplarını okuduktan sonra yazarın çok farklı bir kişiliği olduğunu anladım ve diğer eserlerini, hayatını vehakkında bulduğum yazıları okumaya başladım.
Abdulhak Şinasi'nin eserlerine ve yazılarına ilgi duyan ve bir tesadüf eseri tanıştıktan sonra çok iyi anlaşıp yazarın vefatına kadar dosluklarını sürdürdükleri Sermet Sami Uysal'ın "Bir Abdülhak Şinasi Hisar Vardı" ismini verdiği ve yazarın hayatı, öğrenimi, eserleri, edebi kişiliği, arkadaş çevresi, edebiyat dünyasındaki yeri, istanbul, çamlıca, boğaziçine olan hayranlığını anlattığı bu kitabıu büyük bir ilgi ve merakla okudum. Gerçektende çok ilginç bir kişiliği var Abdülhak Şinasi'nin.

Ayrıca Mektebi Sultaniden (Galatasaray Lisesi) kaçıp gittiği Fransa'da tanıştığı ve etkilediği yazarlar ve edebiyaçılara da yer verilmiş.
Özlelikle anlatım tarzı, kurduğu uzun, şiirsel ve cinaslı cümlelerle Marcel Proust'a çok benziyor.
Okurken çok keyif aldığım bir kitap oldu. Abdülhak Şinasi Hisar'ın eserleri ile tanışmanız dileği ile.
Bir Abdülhak Şinasi Hisar Vardı
Sermet Sami Uysal - Bilge Kültür Sanat - 2016
307
@ilyastavukcu
İnceleme
25g
Okumaktan büyük zevk aldığım, bana çok şey kattığına inandığım ve ileride tekrar tekrar okuyacağım kitaplardan birisi oldu. Kitap hikaye, roman ve deneme karışımı bir eser diyebilirim fakat roman olarak kabul edilmekte. Olaylar Fahim Bey'in arkadaşının oğlunun dilinden anlatılıyor. Fahim Bey'in ölümüden başlayıp onun çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık dönemlerine geri dönüşler yapılarak yine ölümüne doğru yol alınıyor.

Fahim Bey ve Biz Türk edebiyatının oblomov'u olarak kabul edilmiş. Oblomov'uda okuyan birisi olarak bu görüşe çokta katılmadığımı belirtmek isterim. Bazı benzerlikler var tabi, Fahim Bey'de hayal perest birisi, tabiri caizse yarınlarda yaşayan, hayallerin gölgesinde kendisini tatmin eden, herkes tarafından farkļı farklı algılanan birisi. Kitabı okurken önce çocukluğumda izlediğim çizgi filmlerden "Alice harikalar diyarında" yı hatırladım sonrada Kemal Sunal ve Fatma Girik'in başrollerini paylaştıkları "Japon İşi" filmini çağrışım yaptırdı.

Kitap 1941 de yayımlanmasına rağmen okurken yanınızda sözlük bulunması elzem. Aldülhak şinasinin kalemine hayran kaldım, şiirsel bir dile sahip. Okurken zevk alıyor insan. "Bu adam ne yazsa okunur" dedirtiyor insana.

Son kısımları özellikle etkiliyor insanı. Hayata, ölüme, gerçeklere, hayallere, doğrulara, yanlışlara ve daha bir çok konuya dair sorgulamalar yaptırıyor. Ihtiyarlık, hayattan farkında olmadan yavaş yavaş kopuş ve ölümden sonra arkamızda bıraktıklarımızla ilgili deneme tarzı yazılan kısmı daha çok sevdim diyebilirim.
Fahim Bey ve Biz
Abdülhak Şinasi Hisar - Everest Yayınları - 2023
279