6. Bölüm

Bölüm 6

36 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Saltanatın Şakası – Bölüm 5

Hanlık, artık gerçekten çökmenin eşiğindeydi.

Saray yıkılmış, halk kendi evini yıkıp çadıra taşınmıştı. Yağmur, sel, ardından çığ, üstüne deprem… derken kar bastırmıştı. Ve yollar kapanmıştı.

İmparator, sabah sıcak su yerine kar suyunu ısıtıp içerken vezirlerinden biri içeri daldı.

— Efendim, bayrağı indirdik!
— Neden?!
— Düşman Krallık yine diken gönderdi. Not da bırakmışlar.
— Ne yazıyor?
— “Siz o kadar acizsiniz ki bayrak bile asamazsınız.”

İmparator başını yere eğer. Sırtındaki battaniyeyi omzuna alır, elini sallar:

— Hadi yine iyiler. Bizi tanıyorlar.

O sırada ikinci vezir girer:

— Efendim… dayınız isyan etti.
— Ne?! Hangi dayım?
— Hani geçen sene sizinle birlikte tarla süren.
— Haa… o mu? Onun traktörü mü vardı?
— Hayır efendim, ordu kurmuş.
— Aynı şey.


---

Düşman Krallık Sarayı

Düşman imparator gülümserken tahtına oturur:

— Hanlık hâlâ yaşıyor mu?
— Evet efendim. Bayraklarını indirmişler.
— Harika. Onlara biraz daha diken gönderin. Bu sefer büyük boy.
— Not olarak ne yazalım?
— “Tahtınız yoksa sandalye yollayalım mı?”


---

Hanlık Sarayı Kalıntısı

İmparator elçilerini toplar. Üç kişi önünde diz çöker:

— İsimleriniz nedir?
— Ben efendim... "Yarıboş Tenekel", keşif uzmanıyım.
— Ben "Topuklutan", iletişimciyim efendim.
— Ben "Börekbıyık", harita uzmanıyım.

— Güzel. Batıya gideceksiniz. Ama dikkatli olun. Biz buradayken bile üç kere doğa tarafından dövüldük. Siz oralarda neler görürsünüz, Allah bilir.
— Peki efendim. Görevimiz nedir?
— Batı güçlü mü? Orada kalınacak yer var mı? Ve... başka düşmanlar var mı?

Yola çıkarlar.


---

Yolculuk – Keşif Elçileri

Elçiler bir dağ geçidinde yürürken konuşurlar:

— Oğlum sizce batıda ne vardır?
— Ben geçen rüyamda bir dükkân gördüm. İçinde sıcak çay vardı.
— Hadi ya? Çay mı?
— Evet. Ve... kaşarlı gözleme...

Hepsi durur. Gözleri dolar.

— Bence batıda sıcak su yerine çay var.

Birden karanlık bastırır. Soğuk artar. Ancak devam ederler.


---

Hanlıkta Karışıklık

Vezirlerden biri imparatora koşar.

— Efendim! Amcanız da isyan etti!
— O da mı?
— Evet. “Sandalye bile taht değilken sen nasıl imparator oldun?” demiş.

İmparator başını tutar:

— Dayım bir taraftan, amcam bir taraftan, halk da göç istiyor…
— Ne yapacağız efendim?
— Samanla sarayı inşa etmeye başlayın.
— Saman mı?
— Evet. Tahtayı yakıt yaptık. Başka ne kaldı?
— Para efendim…
— Düşman Krallık’tan borç aldık. Ama içlerine casus soktum. Yakında çöküş başlayacak.


---

Düşman Krallık – Casus Raporu

Bir mektup gizlice Hanlığa ulaşır. İmparator açar:

> “Görev tamam. Düşman veziri zehirlendi. Ancak ben de açığa çıktım. Veda zamanı. Yaşasın Hanlık.
– Kod Adı: Gıdıklayan Ayak”



İmparator gözyaşlarını tutamaz.

— Gerçek bir kahramandı… belki de tek kahramanımızdı.


---

Son Sahne – Yeni Tehditler

O sırada kuzeyde başka bir imparatorluk güçlenmeye başlar. Güney’de başka bir krallık genişler.

Hanlık haritası daralırken, İmparator içinden geçirir:

> “Biz hâlâ bu dünyada tanınmıyoruz. Ama herkes bizi bir kez yendiğini hatırlıyor.
O yüzden hâlâ hayattayız.”



Ve batıya gönderilen elçiler, ilk kez karşılaştıkları bir teknolojiye bakarlar:

— Bu… bu nedir?
— Hareket eden bir araba efendim.
— Bizde bu sadece düşlerde olurdu…

Gözleri dolar.

— Ama düşlere de ulaşmak gerek, değil mi?


---

Saltanatın Şakası – Bölüm 5 Sonu

Saltanatın Şakası – Bölüm 6

Kış bastırdı.

Ama bu bildiğin kış değil: Çığ düştü, sel geldi, ardından deprem vurdu, sonra da kar yağdı. Ve hepsi aynı haftaya sıkıştırılmış gibiydi. Hanlık zaten yıkık döküktü, şimdi iyice çöktü.

İmparator, battaniyeye sarılmış, kar suyunu kaynatarak içiyor, göç için haritaya bakıyordu.

Haritanın köşesinde şu yazıyordu:

> “Buradan sonrası bilinmeyen topraklardır. Ejderha olabilir.”



— Göç edeceğiz… ama nereye?

Veziri girdi:

— Kuzeye ve güneye elçi gönderdik.
— Haber var mı?
— Kuzeydeki devlet, “Bu hangi millet?” dedi.
— Güzel… bilinmiyoruz hâlâ.
— Ama sonra elçilerimizi ülkeden attılar.
— Hakkıdırlar. Kendimizi biz bile tanıyamıyoruz bazen.


---

Güneyde

İki elçi saraya ulaşır:
Sokralık Hırboğlu ve Tulumkafa Zirzop.

Daha isimlerini söylerken dışarı atılırlar.

— “Devlet ismi olmayanla diplomasi olmaz!” dediler efendim.
— Eee haklılar…


---

Batıda

Üç elçi Batı şehirlerine varır:
Börekbıyık, Topuklutan, Yarıboş Tenekel.

Taş yollar, el arabaları, kendi kendine dönen değirmenler… ve… çaydanlıklar.

— Bu ne?
— Su kaynatıyor.
— Karı eritmeye gerek yok!
— Medeniyet bu olsa gerek…

Bir dükkânda kibrit görürler.

— Bu ne?
— Ateş… kutudan çıkıyor…
— Bunlar tanrı olabilir mi?


---

Hanlıkta Kaos

İmparator çadırında haritaya bakarken iki haber gelir:

— Efendim! Dayınız isyan etti!
— O mu?
— Evet. “Bu devlette sıcak su bile yok, ben yöneteceğim.” dedi.

Bir saat sonra ikinci vezir koşar:

— Efendim! Amcanız da isyan etti!
— Yine mi?
— O da “Ben olsaydım sıcak suyu çaya çevirirdim.” dedi.

— Bunların ortak derdi çay mı ya?!


---

Düşman Krallık Sarayı

İmparator sinirden bastonunu yere vurur.

— Casus yüzünden vezirim öldü. Bu işin arkasında Hanlık var!

Komutanına döner:

— Batıya sefere çıkıyoruz. Ama… Hanlık’a da mesaj yollayın.
— Ne yazalım?
— “Bin askerle geliyoruz. Sizi ezmeye değil, hatırlamaya.”
— Diken gönderelim mi yine?
— Gönderin. Yanına da not bırakın: “Siz bayrak bile asamıyorsunuz.”


---

Hanlık – Aynı Gün

İmparator haberi alır:

— Diken mi yine?!
— Evet efendim. Not da var.
— Oku!
— “Bayrak bile asamazsınız.”
— Bayrağı indirin.
— Efendim?
— Millet utanmasın. Hem zaten bayrak direkten düşmüştü…


---

Göç Başlıyor

— Artık yeter! — diyor halk.
— Biz bu dağ başında yaşayamıyoruz! —
İmparator halkı toplar:

— Evlerinizi yıkın, çadırlara geçin. Samanla yeni saray yapacağız.

— Saman mı?
— Evet. Tahtayı zaten yaktık. Isınmak için…


---

İçeride Düşman Çok

Amca ve dayı, ordularıyla Hanlığa doğru yürür. İmparator arayı düzeltmeye çalışır.

— Onlara mektup yollayın:

> “Tahtım yok ama gönlüm var. Gelin oturup sıcak su içelim.”




---

Düşman Krallık – Birlik Hareketi

Düşman kral, Batı’ya sefere hazırlanırken, Hanlığa da bin kişilik birlik yollar.

Komutan sorar:

— Neden şimdi?
— Hanlık yıkılıyor. Ama yıkık bir tahtın altında bile fikir doğabilir.
— Ne fikir doğacak orada?
— Gülmeyin. Bir zamanlar sandalye bile doğurmuştu.


---

Yollarda Kapanan Gerçekler

Elçiler batıda ilerledikçe anlarlar ki teknoloji uçmuş gitmiş.

— Bu… hareket eden bir araç mı?
— Buharla çalışıyor efendim.
— Bizde buharla sadece çorba yapılıyordu.


---

Bölüm Sonu

İmparator bir taşın üstüne oturur. Çay değil, yine sıcak su içer. Ve mırıldanır:

> “Belki biz süper güç değiliz… ama başımıza gelen felaketler kesinlikle süper…”




---

Saltanatın Şakası – Bölüm 6 Sonu

Bölüm 7’de: Elçilerin batıdaki keşifleri daha da derinleşecek. Amca ve dayının isyanı zirveye çıkacak. Düşman Krallık’ın saldırısı başlayacak.

Ama unutma:
Bu devlet hâlâ yok. Ama şakası her yerde.

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar