Bir zamanlar, bir kasabada, insanların hayata dair umutları vardı. Ancak zamanla bu umutlar, kaybolan kelimeler gibi havada asılı kaldı. Kasabanın ortasında, eski bir kütüphane vardı. İçinde, unutulmuş kitaplar ve silinmiş hikayeler barındırıyordu. Kütüphanenin kapısını her gün açan genç bir adam, adı Ali, bu kitapların arasında kaybolmuştu.
Ali, bir gün kütüphaneye girdiğinde, tozlu rafların arasında bir şiir kitabı buldu. Sayfalarını çevirdikçe, içindeki kelimelerin derinliğine daldı. "Kıymet mi kaldı?" diye düşündü. "İnsanlığın, insafın, merhametin kıymeti mi kaldı?" O an, içindeki boşluk daha da büyüdü.
Kütüphaneden çıkarken, yaşlı bir adamla karşılaştı. Adam, Ali’nin elindeki kitabı görünce gülümsedi. "O kitabı okudun mu?" diye sordu.
"Okudum, ama içindeki kelimeler artık anlamını yitirmiş gibi," dedi Ali.
Yaşlı adam, derin bir nefes aldı. "Zamanla her şey siliniyor, evlat. Ama kelimelerin ruhu, bir yerlerde yaşıyor," dedi.
Ali, bu sözleri düşündü. "Ama hangi sözün kıymeti kaldı ki? Her şey unutulup gidiyor," dedi.
Yaşlı adam, gözlerini ufka dikip, "Belki de kıymet, hatırlamakta," diye yanıtladı. "Unutulan her şey, bir zamanlar var oldu. Bizim görevimiz, onları yaşatmak."
Ali, bu düşünceyle kütüphaneye geri döndü. Her gün, eski kitapların sayfalarını çevirerek, kaybolan kelimeleri yeniden bulmaya çalıştı. Ancak kasaba, karanlık bir sisle kaplanmış gibiydi. İnsanlar, birbirlerinden uzaklaşıyor, merhamet ve insanlık unutuluyordu.
Bir gün, Ali’nin en yakın arkadaşı Zeynep, ona geldi. "Ali, bu kasabada kalmak zor," dedi. "Her şeyin kıymeti yok artık."
Ali, Zeynep’in gözlerindeki umutsuzluğu gördü. "Ama biz hatırlamalıyız," dedi. "Bir şeyler yapmalıyız."
Zeynep, başını salladı. "Ama ne yapabiliriz ki? Herkes kaybolmuş durumda."
Zaman geçtikçe, kasaba daha da karanlık bir hale geldi. Ali ve Zeynep, her gün kütüphanede buluşarak, kelimeleri yeniden canlandırmaya çalıştılar. Ancak, bir gün, kasabaya bir felaket geldi. Yangın, her şeyi yaktı. Kütüphane, kitaplar ve umutlar alevler içinde yok oldu.
Ali ve Zeynep, yangından kaçmaya çalışırken, birbirlerine sarıldılar. "Kıymetimiz kalmadı," dedi Zeynep. "Her şey bitti."
Ali, gözyaşları içinde, "Ama biz hatırlayacağız," dedi. "Bir gün, kelimeler geri dönecek."
Ve o gün, kasaba tamamen yok oldu. Ali ve Zeynep, son nefeslerini verirken, kelimelerin ruhunu kalplerinde taşıyarak, bu dünyadan ayrıldılar.Dertten Önce, Hayattan Sonra
Kıymet mi kaldı? Sözün mü, satırın mı, destenin mi, Şarkının, müziğin, karakterin mi? İnsanlığın, insafın, merhametin, Adaletin kıymeti mi kaldı?
Merhamet mi kaldı? İnsanlık mı kaldı? Hangi sözün kıymeti kaldı? Hangi söz bu dünyada kaldı?
Kitaplar unutulup kapandı, Uygulamalar silinip kapandı. Nice şiirler kaldırılıp yandı, Yakıldı, umutlar bile yok artık.
Şimdi ne haldeyim? Kıymeti yok… kıymeti yok… İnsan canının kıymeti yok. Bir karakterin de kıymeti yok. Ben ne anladım karakteri?
Her şiir silindi, Her söz unutuldu, Her yazar gitti… Hepsi bu dünyadan gitti.
Yazdı gitti, Sildi gitti. Kimi uçtu gitti, Kimi bilinmedi bile.
Kim yazdı, unutuldu. Silindi, yakıldı, Yıkıldı, yok edildi. O yazdı, bu silindi, Şu yok edildi, Bu karaktersizdi.
Gece bitecek, Sabah olacak. O gün gelecek, Bugün gidecek.
Günler… Her gün geçecek. Acı olsa da, Tatlı olsa da, Her gün geçecek. Gün bu ya… Her gün geçecek.