Holmes’un bilgi dünyası son derece tuhaftı; bildiklerinin sıra dışılığı kadar, bilmedikleri de en az onlar kadar şaşırtıcıydı. Modern edebiyat, felsefe ya da siyasetle neredeyse hiçbir bağı yoktu. Carlyle’dan birkaç satır okuduğumda kimin sözleri olduğunu sordu ve güneş sistemiyle ilgili temel oluşumları bilmediğini fark ettiğimde şaşkınlığım doruğa çıktı. On dokuzuncu yüzyılda yaşayan herhangi bir kültürlü insanın dünyanın güneş etrafında döndüğünü bilmemesi bana o kadar inanılmaz gelmişti ki, bunu gerçekten bilmediğine zor ikna oldum.
Yüzümdeki şaşkınlığı görünce hafifçe gülerek, yeni öğrendiği şeyleri unutmanın kendisi için daha hayırlı olacağını söyledi.
“Unutmak mı?” diye sordum.
Açıklamaya girişti: İnsan zihnini, boş bir tavan arasına benzetiyordu. Ona göre akılsız biri, eline geçen her bilgiyi o odaya doldurur ve işe yarayanlarla yaramayanlar birbirine karışır. Böyle biri, ihtiyaç duyduğunda doğru bilgiye ulaşmakta zorlanır. Oysa ustaca düşünen biri, zihnini düzenli tutar; içine ancak işine yarayacak bilgileri alır. Fazlası ise önemli olanın önünü tıkayıp unutulmaya itilir.
“Güneş sistemi ama!” diye itiraz ettim.
Holmes sabırsızca sözümü kesip, dünyanın güneşin etrafında dönmesinin kendisine ne fayda sağlayacağını sordu. Dünya ister güneşin, ister ayın etrafında dönsün, işine bir katkısı olmadığını söyledi.
Onun bu tavrı beni meraka sürükledi. Kendi uzmanlık alanının dışındaki hiçbir bilgiyi edinmeye yanaşmadığını anlamıştım. Bu yüzden bildikleri de yalnızca mesleğinde işe yarar nitelikteydi. Bu özelliklerini zihnimde tek tek sıraladım, hatta bir kısmını defterime geçirdim ve bunu yaparken kendi kendime gülmekten de geri duramadım.
Sherlock Holmes’un edebiyata dair bilgisi yoktu.
Felsefe bilgisi de aynı şekilde.
Astronomi konusunda tamamen bilgisizdi.
Politikadan az çok haberdardı.
Bitkiler konusunda değişken bir bilgi düzeyine sahipti; özellikle bazı zehirli türlere dair bilgisi güçlüydü.
Jeoloji hakkında pratik bir sezgisi vardı; toprağın türlerini ve çamur izlerinden nereden gelindiğini çıkarabiliyordu.
Kimya bilgisi olağanüstü derindi.
Anatomiye hâkimdi fakat bunu sistematik bir disipline dökmemişti.
Suç tarihi ve kriminoloji konusunda çok geniş bir bilgi birikimi vardı.
Viyolonsel çalabiliyordu.
Kılıç, boks ve eskrim gibi konularda yetenekliydi.
İngiliz hukukuna dair pratik bir hakimiyeti vardı.
Listeyi tamamladığımda notlarımı ateşe atacak kadar bunalmıştım. Bu adamın tüm özelliklerinin işine nasıl hizmet ettiğini çözebilirsem belki merakımdan kurtulurum diye düşündüm. Yetenekleri arasında beni en çok şaşırtan ise viyolonsel çalışıydı; diğer tüm becerileri bu kadar doğal dururken bunun tuhaf bir yanı vardı.