Oldukça mutlu gözüken bir çocuk aslında açığa vurmayacağı ya da vuramayacağı korkunç şeylerden mustarip olabilir. Çocuklar, yalnızca anılarımız ya da tahminlerimiz aracılığıyla içine girebileceğimiz bize yabancı olan bir tür sualtı dünyasında yaşar. Başlıca ipucumuz bizim de bir zamanlar çocuk olduğumuz gerçeği; ancak çoğu insan kendi çocukluklarındaki ortamı neredeyse bütünüyle unutuyor gibi gözüküyor.
Kalbimin merkezindeki özbenliğim daima uyanıkığı ve ahlaki zorunluluklarla psikolojik gerçek arasındaki farka işaret ediyordu. İster bu dünyaya, isterse öteki dünyaya dair olsun bu her konuda böyleydi. Örneğin, dini ele alalım. Tanrıyı sevmeniz gerekiyordu ve ben bunu sorgulamadım. Yaklaşık on dört yaşına dek tanrıya ve hakkında söylenenlerin doğru olduğuna inandım.
Meslek hayatımın başlarında insanın istemeden yanlış bir şey yapabileceğini öğrendiğim gibi, çok geçmeden insanın aynı zaman da ne yapacağının farkında olmadan ya da yaptığının neden yanlış olduğunu bilmeden yanlış bir şey yapabileceğini de öğrendim. Açıklanamayacak kadar üstü kapalı ve açıkça dile getirilmek için fazlasıyla rezil günahlar vardı.
Özgürlük ve bireyselliğin ortadan kaldırıldığı bir toplumda bile vatansever şarkılara ve zaferleri öven ya da özenli bir dalkavuklukla hazır lanmış kahramanlık baladlarına ihtiyaç olacakhr; ve bu tür şiirler sanatsal değerlerini kaybetmek zorunda kalmadan sipariş üstüne ya da ortaklaşa yazılabilir.
Düşünce özgürlüğü; insanın gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini aktarabilme özgürlüğü olduğu kadar kurmaca olgular ve duygular yaratmak zorunda bırakılmama özgürlüğüdür de.
Entelektüel özgürlüğün düşmanları, kendi görüşlerini daima bireyciliğe karşı disiplin savunusu gibi sunmaya çalışır ve yalana karşı gerçek meselesini mümkün olduğunca arka planda tutarlar. Her ne kadar vurgulanan noktalar değişiklik gösterse de düşüncelerini satmayı reddeden yazar hep egoist olarak yaftalanır.
Çağımızda entelektüel özgürlük fikri zaten iki yönden tehdit altında. Bir yanda teorideki düşmanları olan totalitarizm savunucuları; diğer yanda daha birincil, pratik düşmanları olan tekeller ve bürokrasi var.
Ama hayatım boyunca kitap ticaretiyle uğraşmak istemeyecek olmamın asıl nedeni, işin içindeyken kitap sevgimi kaybetmiş olmam. Kitapçı, kitaplar hakkında yalanlar söylemek zorundadır ve bu onun gözünde kitapların tadını kaçırır; sürekli kitapların baştan sona tozunu almak zorunda olması daha da acıdır. Bir zamanlar kitapları, görüntülerini, kokularını ve onlara dokunmayı, yani en azından elli yıllıklarsa, gerçekten severdim.