Hayatını Osmanlı tarihi üzerine araştırmalara adamış, kitaplar ve makaleler yazmış, Türkiye’de ve dünyada konferanslar vermiş Halil İnalcık’ın ders notları; pek çok yönden güncelliğini korumakta ve tarih severlere yeni bakış açıları kazandırmakta, yeni ufuklar açmaktadır. İnalcık, 1942 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde başladığı öğreticiliğine, başta Chicago ile Bilkent olmak üzere Harvard ve Princeton gibi saygın üniversitelerde de devam etmiştir. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora düzeylerindeki bu derslerde, sonradan meslektaşı olacak ve Osmanlı çalışmalarını bugünkü konumuna eriştirecek öğrenciler yetiştirmiştir.
Elinizdeki çalışma üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan kuşbakışı bir tarih okuması sunuluyor, imparatorluk tarihinin ana hatları en pratik biçimde aktarılıyor. İkinci bölümde yer alan II. Murad (1421-1451), II. Mehmed (1451-1481) ve II. Bayezid (1481-1512) dönemlerindeki askeri ve siyasi gelişmeler, klasik dönemdeki vergilendirme, askerlik işleri, bütçe harcamaları gibi derinlikli meseleler, İnalcık’ın son derece sade üslubuyla kolay biçimde anlaşılıyor. Son bölümde ise Timur’a, kurduğu imparatorluğa ve devrin medeniyetine dair hem hızla okunabilen hem de oldukça doyurucu bir karşılaştırma yer alıyor.
Kısa Osmanlı Tarihi: Osmanlı Tarihi’ne Kuşbakışı; hakimiyeti asırlar süren bir imparatorluğu siyasi, askerî ve iktisadî açıdan çok daha anlaşılır hâle getiren bir başucu eseri.
Tarih kitapları çoğu zaman ya çok kuru ya da çok yüzeysel olur. Ama Halil İnalcık bu dengeyi ustalıkla kuran ender isimlerden biri. Kısa Osmanlı Tarihi tam da adının vadettiği gibi, kısa ama derin, öz ama doyurucu bir anlatım sunuyor.
Kitap, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan çöküşüne kadar geçen yaklaşık altı yüzyıllık süreci, 128 sayfalık bir metne sığdırıyor. Bu kadar kısa bir metinle bu kadar yoğun bilgi aktarımı mümkün mü derseniz, Halil İnalcık mümkün olduğunu gösteriyor.
Kuruluş dönemindeki uç beylikleri, gaza anlayışı ve Bizans sınırındaki hareketliliği anlatırken, satır aralarından tarihsel çözümleme akıyor. Yükselme döneminde devlet yapısının nasıl sistemleştiğini, Kanuni’nin adalet anlayışını, Lale Devri’nin sadece bir zevk düşkünlüğü dönemi olmadığını da öğreniyorsunuz.
Kitabın en etkileyici yanlarından biri, Osmanlı’nın sadece bir savaş makinesi değil, aynı zamanda bir medeniyet taşıyıcısı olduğunu göstermesi. İnalcık, ekonomiden hukuka, toplumsal yapıya kadar birçok unsuru yalın bir dille aktarıyor.
Bir imparatorluğun yükselişini ve çözülüşünü okurken, sadece geçmişi değil bugünü de düşünüyorsunuz. Zira bu kitap, Osmanlı’nın tarihini anlatırken aslında bir milletin uzun yürüyüşüne de ışık tutuyor.
Kitabı elime ilk aldığımda “tarih ne kadar farklı anlatılabilir ki?” diye düşünüyordum. Ama birkaç sayfa sonra kendimi uç beyliğinin tozlu yollarında, saray koridorlarında, cephe hattında buldum. Bazı yerlerde durup düşündüm, “bu topraklar neler görmüş, neler atlatmış” diye. Halil İnalcık, sadece tarih anlatmıyor o tarihi sana yaşatıyor. En çok da Osmanlı’nın sadece bir savaş devleti değil, bir adalet ve düzen arayışı olduğunu öğrenmek etkiledi beni. Tarihle arası mesafeli olanlara bile iyi gelecek bir kitap.