İlk kez yayımlandığı 1983’ten günümüze defalarca baskı yapmış ve okurla kurduğu yapıcı ilişkiyi kanıtlamış olan bu kitabında Engin Geçtan insan olmanın ikilemini şöyle anlatır: "Çağdaş toplumlar kendine özgü bir olguyu da birlikte getirmiştir. İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir.
Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar." Son yirmi yılın dünyasındaki sosyal ve maddi değişimler düşünülürse, kirpilerin birbirine daha da çok ihtiyaç duyduğunu, her kirpinin bu ikilem karşısında kendi cevabını bulması gerektiğini, tam da bu yüzden İnsan Olmak’ın bugün daha da güncel olduğunu söyleyebiliriz.
Engin Geçtan’ın İnsan Olmak adlı kitabı, bireyin hem içsel dünyasına hem de toplumsal yapıyla olan etkileşimine dair derin ve insani bir bakış sunar. Bir psikolojik danışman olarak bu eseri incelediğimizde, sadece bireysel psikolojiyi değil, bireyin toplum içindeki varoluş mücadelesini de anlamaya çalışan çok katmanlı bir yapı ile karşılaşıyoruz . Bu kitapta, Engin hocamız bireyin kendiyle yüzleşme sürecinin kolay olmadığını vurgular. Psikolojik danışmanlık sürecinde de sıkça karşılaştığımız bir gerçek vardır: İnsan, çoğu zaman kendisinden kaçar. Kitapta bireyin, öz benliğiyle temasa geçmeden önce çeşitli savunma mekanizmalarına sarıldığı görülür. Bu, danışanların görünen sorun ile derin ihtiyaç arasındaki farkı anlamaya başladıkları noktada gözlemlenir. Kitapta dikkat çeken önemli temalardan biri de toplumsal yabancılaşmadır. İnsan, toplumun biçtiği roller içinde sıkışır; bazen anne, bazen çalışan, bazen öğrenci... Ancak tüm bu rollerin ardında, gerçek benliğine ulaşamayan bir birey vardır. Engin hocamız burada, bireyin bu yolculukta yalnızlaşabileceğini ancak bu yalnızlığın bir gelişim fırsatı olduğunu belirtir.
“Olumsuz duyguların bastırılmasını zorunlu kılan bir ortamda yetişmiş olmak düşmanca eğilimlerin gelişmesine ve insanın kendisine yabancılaşmasına neden olur.”