Şiirin imkânları aynı zamanda onun zorunluluklarıdır da. İmkân, çünkü insanoğluna zenginlik kazandırıyor her gerçek şey. Zorunluluk, çünkü şiirde bu zenginliği bulmadığımız zaman damağımıza kötü bir tat dokunmuş olur, yoksullaşırız.
Söylemek için anlamak, anlaşılmak için bizi anlayacak olanı buna hazırlamak zorunda hissediyoruz kendimizi. Uzun bir süre daha, hep ilk defa başlıyor gibi başlayacağız.
Klasik/modern ayrımı yapayım derken ahlak müderrisi kesilenlere klasiğin içinde tomurcuklanan moderni, modernin içinde mevcut bulunan klasiği hissettirme kavgası. Dünle bugünün kavgası değil. Bugünle yarının kavgası değil. Bugünküler arasında bir kavga. Zira kadavralarla ceninler kavga etmezler.
İyilik dileriz ve orada iyilik vardır, oysa iyiliğin yolu üzerinde tuzaklar mevcuttur. Her tuzak bir misaldir. Sanki insana şu söylenir gibidir: Hâlâ kötü olma fırsatın var. İnsan iyiliğin zamanı olmadığını bilmeli.
Eğer bir adam bir şiir görüşü serdediyor ve bu görüşün izine kendi şiirlerinde rastlanmıyorsa, o adam şiire de, insanlara da, kendine de düşmandır. Bir adam da her sözünü önemli yazarların ismini anarak zorla destekletmeye uğraşıyorsa, o adam zalim ve zorbadır. Kim şairliği küçümseyip durduğu halde şiirlerini yayımlatıyorsa, o bir sahtekârdır. Kim her yazdığını şiir sanıyorsa, o bir alık veya züppedir. Kim yazılan her şeyin kendi kavrayışının sınırlarında dondurulmasını bekliyorsa, o bir yobazdır.