Dünya Nimeti (Markens Gröde) 1917‘de çıktı. Issız toprakları canlandırmak için insan gücünün verdiği imtihanları, tabiat kuvvetleri ile çetin savaşları hikâye eden bu roman, katı ve boş topraklara düşen alın terlerinin önce kıt kanaat, giderek cömert hasadını, bu başarıdaki büyük hazzı dile getirir. Bu kitapta Hamsun yirminci yüzyıl insanın destanını yazmış, önüne bir model almadan başaran insanın büyüklüğünü gözler önüne sermiştir. İçtenlik, sadelik, güzelliktir bu kitabın sanatsız sanatı!
Bu kitap için Selma Lagerlöf, Hamsun‘a şunları yazmış: "Dünya Savaşı olurken, milletler, ordular, yüzyıllardan miras bunca emeği kırıp parçalarken; yapıcının, çiftçinin, göçmenin yaratmaktan duyduğu hazla dolu kitabın çıktı. Liderlerin, milletlerin yakıp yıkarak, kesip biçerek yeni topraklar, ülkeler peşinde kızıştıkları bir sırada, sen basit bir adamı, eline bir balta, bir de saban vererek kutsal bir savaşa yolladın; evvelce hiçbir kalemin tasvir etmediği bir savaştı bu; toprakla savaş! Senin bu kitabın, dünya kuruldu kurulalı insanoğlunun gönlüne ferahlık veren tek şeyin; zahmetli yorgunluklar, sabırlı çalışmalar olduğunu; insanoğlunun ancak böyle çalışmalarla vücudunu zindeliğe, hayatını mutluluğa, ismini saygıya ve hatırasını ölümsüzlüğe ulaştıracağını ispat etti." Roman, cahil bir göçmen olan Isak‘ın basit, cahil karısı Inger‘le birlikte çorak ve haşin toprakları sabırla nasıl bereketli, yeşil bir yurt parçası haline getirdiğini anlatır.
Kitabın Adı : Dünya Nimeti Yazarı : Knut Hamsun Yayınevi : Antik Dünya Klasikleri Türü : Roman Basım Yılı : 2009 Sayfa Sayısı : 416 Sayfa
Düşünceler: Knud Pedersen yani bizim bildiğimiz adıyla Knut Hamsun ( 1859-1952) genellikle 'Açlık' romanı ile bilinir. Açlık romanı ile bu duyguyu bize adeta yaşatan yazarın 93 yıllık ömrü yazıkki romanlarındaki gibi yoklukla geçer.
Uzun yaşamını sürekli bir mücadele ve gelişme çabasıyla geçiren yazar yaşarken o kadar olmasa da öldükten sonra haklı bir üne kavuşur. Açlık , Pan ,Victoria gibi ölümsüz eserlere sahip olan yazar bu eserini 1. Dünya Savaşı yıllarında 1917 yılında yayınlar.
Issız bir toprağa sahip çıkıp orada bir çiftlik kurmaya çalışan İsak adında bir köylü ile orada tanışıp evlendiği İnger adındaki kadının doğa ile mücadelesini anlatıyor. Zorlu tabiat koşullarına aldırmadan sürekli çalışan bu çiftin önüne sayısız engel çıksa da tüm zorlukları birlikte aşmaya çaba gösterip, toprağın cömert karşılığını da görürler.
Eserlerinde doğal güzelleri sıkça kullanıp bize adeta pastoral senfoni sunan yazar bu eserinde direkt doğanın içine sokuyor ve mücadelesine bizide katıyor. Savaş döneminde yazılmasına rağmen savaştan bahsedilmeyen roman bize barış dolu bir dünyanın anahtarını sunuyor.
Modern Dünyanın kısmen anlatıldığı eserde sanayinin ve madenciliğin çevre üzerinde yarattığı yıkıma da yer verilip doğadan yararlanan ama onu koruyan bir tarz seçilmiş
Uzun bir zaman aralığında bitirebilmeme rağmen ne sıkıldım ne de o ana kadar okuduklarımı unuttum. Buda yazarın kaleminin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor bize.
Bunun dışında döneminin sosyal hayatını yansıtması ,açgözlülük, iyilik , merhamet gibi insani değerleri sorgulaması gibi yan güzelliklerde sunuyor eser.
Yazarın bu eserini ve okuduğum tüm romanlarını gönül rahatlığı içinde her yaştan okura tavsiye ediyor , tüm kitap dostlarına bol okumalı günler diliyorum
Din ve eğitim hakkında sınırlı bilgiye sahip olan Isak, Norveç'in ıssız ormanlarında kendine yer açarak doğaya geri döner. Hayatlarına sonradan girecek ve insanları tembelliğe, doğadan uzağa yöneltecek olan teknolojik aletler de Isak'ın hayat anlayışıyla ters düşen bir etki yaratacaktır.