Ziya Gökalp (Diyarbakır, 23 Mart 1876 – 25 Ekim 1924): Sosyolog, fikir adamı, şair ve yazar. Diyarbakır Askerî Rüşdiyesi’ni bitirdi (1890). Diyarbakır İdedisi’nde ve İstanbul Mülkiye Baytar Mektebi’nde okudu. Genç yaşta Arapça, Farsça, Fransızca öğrendi. Batı felsefesiyle tanışıp yoğun bir okuma dönemi geçirdi. İstanbul’da kendisini siyasi hayatın içinde buldu. Tutuklandı, Diyarbakır’da ikamete mecbur tutuldu. Jön Türk hareketiyle bağlantı kuran Ziya Gökalp, 1908’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Diyarbakır Şubesi’ni kurdu. Diyarbakır Maarif Müdürlüğü, Selanik Sultanisi Sosyoloji öğretmenliği gibi görevlerde bulundu. Burada Genç Kalemler dergisini yayınlayanlar arasında yer aldı. Halk Doğru, İslâm Mecmuası ve Yeni Mecmua’da yazılar yayımladı. Dârülfünûn’da Sosyoloji Müderrisliğine getirildi (1913-1919). 1919-1921 yıllarını Malta’da sürgün olarak geçirdi. 1921’de İstanbul’a döndü ve oradan Diyarbakır’a geçti. Küçük Mecmua’yı çıkardı, Kurtuluş Savaşı’nı desteleyen çalışmalar yaptı. Yazı ve kitaplarıyla yeni Türk devletinin oluşmasına, kültür politikaları geliştirilmesine katkıda bulundu. 1923’te Ankara’ya gitti, önce Telif ve Tercüme Heyeti Başkanı, sonra da Diyarbakır Milletvekili oldu. Kısa bir süre sonra rahatsızlanarak ölen Ziya Gökalp’ın bazı şiirleri ve fikir eserleri sağlığında kitaplaşmış, sonraki yıllarda ise birkaç “toplu eserler” girişimiyle birçok kitabı yayımlanmış, bunlardan bazıları ise değişik zamanlarda tekrar tekrar basılmıştır. En ünlü kitapları: Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak (1918), Türk Töresi (1923), Türkçülüğün Esasları (1923), Türk Medeniyeti Tarihi (1925).
"Türkler ne zaman milli harsa kıymet vermeyerek ecnebi irfana kıymet vermişlerse ve kendi milletlerini beğenmeyip başka milletlerin mukallit ve tapıcısı olmuşlarsa, böyle bir göç felaketine uğramışlardır. Kut Dağ, milli vicdanın bir timsalinden başka bir şey değildir. Onu Çinlilere feda etmek, gayet büyük bir günahtı. Göç, bu günahın kefareti idi."
Ziya Gökalp ’in kaleme aldığı bu muazzam eser her Türk’ün başucunda olmalı ve okumalıdır. Zira düşmanlarınıza karşı güçlü olmak istiyorsanız en başta özünüzü korumanız gerekir. Bundan ötürü de Milli bir kimliğin inşasında nelere dikkat edilmeli bunların iyi bir şekilde tespit edilmesi lazım. Eser geçmişten o döneme kadar geçen süre içerisinde elde olan Kaynak eserlerden yola çıkarak, Osmanlı Milleti algısından sıyrılmak için özümüze dönülmesi adına kaleme alınmış. Bunu yaparken nasıl olması gerektiği konusunda bir rota çiziyor. Ayrıca sadece bir yönden değil, bu inşa süresini ilgilendiren tüm yönlere değinerek, açıklayıcı bir şekilde anlatıyor. Dönemine istinaden ve geçmişe göre özellikle Osmanlı’nın hangi konularda yanlış yaptığını önemli örnekler ve kıyaslamalar ile okuyucuya sunuyor. Türklük özümüz, Atatürk ruhumuz diyorsanız okumanız da fayda var.
Menkıbelerden, destanlardan, dinlerden, takvimden ve Türk yaşam mantığından, kültürüne kadar her türlü konuya bölüm bölüm yer verilmiş ve detayları ile anlatılmış. Oldukça akıcı ve anlaması kolay. Kendi geçmişini, Arap kültürünün etkisinden öncesini merak edenler mutlaka okumalı. Tarihimizin ne kadar köklü ve zengin olduğunu anlamak için önemli bir kaynak Ziya Gökalp ve Hüseyin Atsız.
Turan, Ergenekon, Altın Destan gibi konularda yazılmış şiirleri kapsayan bir eser. Ziya Gökalp, anlatmak istediklerini düzyazı ile de başarılı bir şekilde işliyordu ancak şiirler başka güzel. Hem sarıyor hem de istediği mesajı veriyor.
Milleti ile ilgili olguları araştırıp okumak isteyen, ancak sürekli bilgi yağmuruna maruz kalmaktan boğulanlara bu kitabı öneririm. Enerji toplamanıza yardımcı olabilir. :')