Aslında özel hayatında kralın bu adamı bütün mezar taşlarında yazdığı gibi dürüst bir adam, iyi bir baba, iyi bir oğul, iyi bir koca, iyi bir dost olabilir
Ey halk ! Ölüm cezasını sizin için değil bakanlık görevine gelebilecek biz vekiller için kaldırıyoruz. Guillotin'in düzeneğinin toplumun üst katmanlarını rahatsız etmesini istemiyoruz. Onu kırıyoruz
Tanrım! Kaçmanın bir yolu yok mu? Kaçmam gerek! Hem de hemen! Kapılardan, pencerelerden, tavanın tahtasının arasından! Kollarım bacaklarım kirişlerin arasında parçalansa bile bunu yapmam gerek!
Victor Hugo'nun idam cezasına karşı duruşunun en güçlü ifadesidir diyebiliriz. Romanda, isimsiz bir idam mahkumunun hüküm giymesinden infazına kadar geçen süredeki iç dünyasını aktarıyor. Kitapta, mahkumun işlediği suçtan hiç bahsetmedi, bunun yerine tüm dikkati bir insanın ölümle yüzleşme psikolojisine odakladı. Mahkumun; umut, korku, pişmanlık, çaresizliği ile doludur. Victor Hugo, bu eseri yazmaktaki temel amacını, idam cezasının insanlık dışı ve etik dışı olduğunu göstermek olarak belirlemiştir. Sadece adaleti değil, aynı zamanda: İnfazı bir eğlence gibi izleyen, kana susamış toplumsal duyarsızlığı ve acımasızlığı,Vicdanını evde unutmuş yetkilileri ve adalet sistemini, Ölüm cezasının sadece mahkumu değil, aynı zamanda ailesini özellikle de küçük kızının onu tanıyamaması gibi trajik anlarla nasıl yıktığını keskin bir dille eleştirir. "Bir İdam Mahkumunun Son Günü", derin ve sarsıcı bir okuma deneyimi sudu. İnsanlığınızı sorgulatacak,ve ölüm cezasının etik boyutlarını yeniden düşünmeye itecek unutulmaz bir kitap Bu derinlikli eseri okumayı düşünenler için kesinlikle tavsiye ediyorum