Ben iyi bir insanım, diye düşündü. Beni böyle görüyorlar; iyi, saf, dürüst. İnsanın başka bir özelliği olmayınca, başkaları ondan öyle söz eder: iyi insan.
Kitabın Adı : Masumiyet Müzesi Yazarı: Orhan Pamuk Yayınevi : YKY Türü: Roman Basım Yılı : Eylül 2023 Sayfa Sayısı : 524 Sayfa
Düşünceler : 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü 'nü kazanan Orhan Pamuk ülkemizin önemli bir kısmını gururlandırmış , bu başarı O'na dünya çapında bir ün sağlamıştı.
Oysa ben O'nu çoğu kişinin adını dahi bilmediği yıllarda biliyordum. Yıllar önce ortaokulda okurken " Beyaz Kale " isimli tarihi romanını okumuştum. Daha sonra okuduğum " Benim Adım Kırmızı " ise hala en sevdiğim kitaplar listesi yapsam rahatlıkla ilk ona girer.
Yazar bu bayağı uzun romanında 1975 yılından etkisi günümüze kadar süren ve sonu trajedi ile biten bir öyküsünü anlatır.
Sibel isimli kendisi gibi zengin ,kültürlü bir kızla nişanlanmak üzere olan Kemal 'in tesadüfen karşılaştığı komşusu ve uzak akrabası Füsun ile gelişen aşkı ve süregelen olaylar zinciri bu romanın konusunu oluşturuyor.
Aşk,mutluluk,sadakat ,ahlak ,aile gibi kavramların sorgulandığı eserde İstanbul'u sosyal yaşamı da detaylıca inceleniyor.
Anlatımı kurgusu güzel, akıcı eserin eleştireceğim yönü ise maalesef bazı yerlerde çok aşırıya gidip bizi sıkan detaycı anlatımı. Bu kadar detaya gerek olmadığını eserin daha kısa yazılıp daha okunabilir olabileceğini düşünüyorum. Onun dışında birazda ağır bir roman. İlk sayfayı okuduğunuzda ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Kitap ile ilgili müzesi dahi yapılan oldukça ses getiren eserin bu övgüyü hakedecek kadar mükemmel bir kitap olmadığını düşünsemde yine de zevkle okunabilir diyorum.
Belki benim beklentilerime uygun değildi, belki de haleti ruhiyem ile bütünleşip eşsiz bir eser havası vermedi ama önçe ( sorun bende de olabilir ) bu kitap yerine " Benim Adım Kırmızı " eserini okumanızı isterdim seçme şansım olsa idi.
Beyaz Kale'den sonra Orhan Pamuk'tan beğendiğim tek kitaptır bu. Güzel bir senaryosu var. Slice of Life tarzında, hayatın içinden, insanların günlük uğraş ve problemleriyle ilgili yazılmış bir kurgu. Kitap, ana karakterin yaptığı bir yanlışla başlıyor.
Düzeltmek için çabalamak yerine daha da derine batan ve geleceğini, rüzgarlarının kendisini estiği istikamete götürmesine izin veren tutumuyla hayatının bir döngüde sıkışıp kalmasını, yine durgun ve uyumlu bis üslupla anlatmış yazar.
Bu sebeple hem konusunu hem de karakterlerin sunumunu, gelişimini beğendiğim için Orhan Pamuk'tan öncelikle bu kitabı öneriyorum soranlara.
Bu kitabı okuyalı yedi sene olmuştur. O zamanlar okurken çok akıcı olması ve romantizm, drama kaçan bir konusu olması dikkatimi çekmişti. Kitapta beni rahatsız eden bazı noktalar olsa da onları pek fark etmemiştim. Şimdi bu kitabın konusunu ve karakterlerini hatırlayınca beni rahatsız eden noktaları açık bir şekilde görebiliyorum.
Adamın hem akrabası hem de kendinden çok küçük biriyle rastgele bir ilişki yaşamasından tutun, kız evlendikten sonra kocasıyla olduğu eve sürekli gidecek kadar takıntılı olmasına kadar hiçbir romantizm içermiyordu. Kitapta aktarılmak istenen mecnun gibi gösterilmeye çalışılmış bir adamın aşk acısı fakat insanları biraz tanıyan birisi rahatlıkla buradaki yanlış olan şeyleri fark edebilir.
Bu bakımdan tekrar okusam asla keyif alamayacağım bir kitap oldu.
17. Yüzyılda korsanlar tarafından esir alınan Venedikli bir adamın öyküsü anlatılmış kitapta. Birine köle olarak satıldıktan sonra olayların ikinci ana karakteri diyebileceğimiz, görüntü olarak da kendisine benzeyen bir hocaya veriliyor. Bu yerli hoca, Venedikli köle gibi, bir şeyleri araştırmaya meraklı. Böyle batıdan gelmiş donanımlı birini bulunca ondan her şeyi öğrenmek istiyor. Kısa zaman sonra birbirlerine alışıyorlar ve karşılıklı bilgi verip birlikte bir silah üzerine çalışıyorlar dönemin padişahı için.
Kitabın ortasından sonlarına doğru hiçbir şey açıkça okuyucuya sunulmuyor. Her şey gizli ve okuyanın nasıl çıkarım yapacağına bağlı. Nedir ne değildir bilmek istiyorsanız sadece kitabı okuyup bitirmek sizi tatmin etmeyecektir. Araştırmak ve yer alan motifleri başkasından öğrenmek zorundasınız. Aksi halde sizi etkileyen derin bir roman olarak kalır aklınızda, bende olduğu gibi.
Baş karakterin adı kısaca, Ka Kitabın adı, Kar Olayların geçtiği yer, Kars Ka'nın Kars'ta kaldığı otelin adı, Karpalas
En hoş tabirle; Ka, Kar, Kars, Karpalas
Yazar, kadın intiharlarının artması ve eski bir davası için Franfurt'tan Kars'a gelen şair Ka'nın karşılaştığı olaylar döngüsünü, siyasal boyutunu, aşkını, farklı karakterler adı altında şefkati, hırsı, kıskançlığı, mantığı, sosyal ekonomik kavramları ve dahasını konu olarak işliyor . Kars'ın yağan karını, o dar sokaklarını, tren istasyonunu, bembeyaz güzelliğini okurken oraya gitmeyi ne çok hayal etmiştim. Şimdi yazarken hala orayı görmeyi istediğimi farkettim. Okurken bazı satırlarında rahatsız eden düşünceleri olsa da, yazarın son sayfadaki açıklaması ile birçok yere çekilecek olan bu kitabına bakış açısını değiştirdiğine inanıyorum. "Bana göre romanlar, insanlar hakkında ahlaki yargılar vermek için değil, onları anlamak için yazılır."