İlhamını Asya, tasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, eski Doğu medeniyet ve masallarından alan egzotik şiirleriyle tanınmış cumhuriyet devri şairidir. Türk şiirinde modern-gelenekçi anlayışın temsilcisi kabul edilir. Kendisinden sonra gelen nesli soyut şiir anlayışının Türk Edebiyatı ndaki ilk tanımlarını yaparak etkilemiştir. Divan ve Fars edebiyatı ile ilgili inceleme ve çevirileri vardır. Türk sanat müziği konusunda derin bir bilgisi olan sanatçı resim, müzik ve bilimle ilgili makaleler de yayımlamıştır.
"Bakanlar bana gövdemi görürler, ben başka yerdeyim! gömenler beni, gövdemi gömerler. Ben başka yerdeyim Aç cübbeni cüneyd ne görüyorsun? görünmeyeni! Cüneyd nerede? Cüneyd'e ne oldu sana bana olan ona da oldu. Kendi cübbesi altında cüneyd yok oldu..!"
İbrahim İçimdeki putları devir Elindeki baltayla Kırılan putların yerine Yenilerini koyan kim
Güneş buzdan evimi yıktı Koca buzlar düştü Putların boynu kırıldı İbrahim Güneşi evime sokan kim
Asma bahçelerinde dolaşan güzelleri Buhtunnasır put yaptı Ben ki zamansız bahçeleri kucakladım Güzeller bende kaldı İbrahim Gönlümü put sanıp da kıran kim
Çiçekleri koparmadan, yerlerinde muhafaza ederek, koparılmışlarsa da mümkün olduğunca yaşatarak seven kişileri severim. ince ruhlu ve üstelik kitaplara hizmette bulunmuş insanları da keza.Asaf Hâlet Çelebi de, şiirle hiç alakam olmamasına rağmen, o çiçek detayı yüzünden gülümseyerek andıklarımdandır.İnce ruhuyla geçmiş bir devrin kalbinden. fakat devrinin insanlarının çoğu, onun inceliklerini anlayabilmek yerine, istihzalı gülüşlerine malzeme etmişler.Çoğu da onun tabiatını yoracak kabalıklar sergilemişler. Münevver Ayaşlı, "işittiklerim, gördüklerim, bildiklerim"de, paris'te öğrenmeye başladığı farsçasını ilerletmek için istanbul üniversitesindeki derslere katılabilmek maksadıyla, aziz dostu Asaf Hâlet Çelebi'nin delaletini (referansını) rica ettiğini, bu yüzden birlikte Ahmet Ateş'in odasına gittiklerini, çelebi'nin saygı ve nezaketine karşılık, ateş'in çok kibirli bir şekilde, "bıkmadınız mı daha bu osmanlı, şark terbiyesinden? bırakın bu şark nezaketini!" diye tepki gösterdiğini yazıyor. Bu hatırayı, bu satırları okurken, öylesine nazik bir insanın, hem de hanımefendi bir dostunun önünde, nasıl bir yürek sıkıntısı yaşamış olabileceğini düşünerek fazlasıyla hüzünlenmiş, gözlerimin dolmasına mani olamamıştım. İmcelik bu topraklarda hep eziklik olarak görülmüştür zaten. Fakat öte yandan, sonra da oturup sosyolojik çıkarımlar kasarlar, ne idik ne olduk, insanlıktan ve saygıdan nasıl uzaklaştık diye.Sen cebindeki çiçeği bile düşünecek kadar kadim kültüründen nasiplenip zarafetini yüreğinde taşımasını bilenleri korumazsan, ortada insanlığı süsleyip yeşertecek ve örnek teşkil edecek zarif ve hassas ruhlar kalır mı?