“Beklemek cehennemdir. Ama beklerim seni.” - William Shakespeare
Başkahramanımız Florentina Ariza, gençlik zamanlarında birbirlerine mektuplar yazarak aşık olduğu kadın Fermina Daza'yı, aradan geçen onca süreye, onca şeye rağmen tam yarım yüzyıl boyunca bekler. Bir insan bir başkasını ne kadar severse sevsin, bu kadar bekleyebilir mi diye düşünmeden edemedim sayfaları çevirirken. Sanırım bu kitap bir aşktan çok, bir bekleyişin romanı. Pişmanlıklar, yaşanabilecekken yaşanamayan anılar, seçişlerimizin dışında kalan vazgeçişlerimiz, insanın içinde hep bir yara olarak kalıyormuş.
Gabriel García Márquez'in dilinin yer yer sıktığı olabilir fakat bu asla kendini tekrar eden olayların doğurduğu bir bıkkınlık veya usanç değil bana kalırsa; bu, olayları kaleme alış sırasındaki duygu yoğunluğundan ileri gelmekte. Márquez'in kalemine ne denilebilir ki zaten ve kitabın çevirisi de ayrı bir övgüyü hakediyor sanırım.