Kör Hüseyin, doğuştan bir gözünü kaybetmiş, diğerini de bir trafik kazasında yitirmişti. Hayatının karanlık köşelerinde kaybolmuşken, üniversitede Zeynep ile tanıştı. Zeynep, neşesiyle Hüseyin’in karanlık dünyasına ışık tutmuştu. İlk günlerde, kütüphanede yan yana oturduklarında, Zeynep’in sesi Hüseyin’in kalbinde bir melodi gibi yankılandı.
“Merhaba, ben Zeynep,” demişti gülümseyerek. “Seninle aynı dersleri alıyoruz.”
Hüseyin, içindeki heyecanı bastırmaya çalışarak, “Ben de Hüseyin. Tanıştığımıza memnun oldum,” diye yanıtladı. Zeynep’in sesi, ona umut veriyordu.
Zamanla, ikisi de birbirlerine aşık oldular. Ancak Zeynep’in çevresindeki bazı insanlar, Hüseyin’in durumunu bahane ederek Zeynep’i dolduruşa getirmeye başladılar. “Onunla birlikte olmak, senin geleceğini karartır,” dediler. Zeynep, bu sözlere kanarak, Hüseyin’den uzaklaşmaya karar verdi.
Bir gün, Zeynep’in yanına gittiğinde, onun gözlerindeki soğukluğu fark etti. “Zeynep, neden benden uzaklaşıyorsun?” diye sordu, sesi titreyerek.
“Beni düşün, Hüseyin. Seninle birlikte olmak zor,” dedi Zeynep, gözlerini kaçırarak.
Hüseyin, kalbinde bir acı hissetti. “Ama ben seni seviyorum! Bu, benim için her şey demek,” diye haykırdı. Zeynep’in gözlerinde bir çatlak oluştu, ama o yine de geri adım attı.
Hüseyin, her fırsatta Zeynep’i ikna etmeye çalıştı. Onun için yazdığı aşk şiirleri, duygularını ifade etmenin tek yoluydu. “Sen benim güneşimsin, karanlıkta parlayan yıldızım,” diye başlıyordu her bir şiir. Ama Zeynep, çevresinin etkisiyle yavaş yavaş uzaklaştı.
Bir gün, Hüseyin kalp krizi geçirdi. Hastanede, Zeynep’in yanına gelmesini bekledi, ama Zeynep gelmedi. Hüseyin’in kalbi, sevdiği kadarı göremeden durdu.
Zeynep, birkaç ay sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetti. İkisi de birbirlerine olan sevgilerini asla tam olarak ifade edemeden, karanlık bir dünyada kayboldular. Aşkları, zamanın acımasız ellerinde yok oldu.Kör Hüseyin, karanlık bir sokakta, Bir gözsüz doğmuş, diğerini yitirmiş, Zeynep’le tanıştı, umut dolu bir bahar, Onun sesi, kalbinde bir melodi gibi çalmış.
Kütüphanede yan yana, sessizce otururken, “Merhaba, ben Zeynep,” dedi, gülümseyerek, Hüseyin’in yüreği, bir kuş gibi çırpındı, “Ben de Hüseyin, tanıştığımıza memnun oldum,” diye yanıtladı.
Zamanla aşka dönüştü dostlukları, Zeynep’in neşesi, karanlıkları aydınlattı, Ama çevresindekiler, bir gölge gibi belirdi, “Onunla olmak, geleceğini karartır,” dediler.
Zeynep, bu sözlere kanarak uzaklaştı, Hüseyin’in kalbinde bir yara açıldı, “Zeynep, neden benden uzaklaşıyorsun?” Sesi titredi, gözleri doldu, ama yanıt gelmedi.
“Beni düşün, Hüseyin, zor bu yol,” dedi, Gözlerini kaçırdı, bir adım geri gitti, Hüseyin, her fırsatta aşkını haykırdı, “Sen benim güneşimsin, karanlıkta parlayan yıldızım,” diye yazdı.
Ama Zeynep, çevresinin etkisiyle uzaklaştı, Hüseyin’in kalbinde bir boşluk açıldı, Bir gün, kalp kriziyle hastaneye düştü, Zeynep’in gelmesini bekledi, ama o gelmedi.
Kalbi, sevdiği kadarı göremeden durdu, Bir aşk, yarım kaldı, karanlıkta kayboldu, Zeynep, birkaç ay sonra bir kaza ile gitti, İkisi de birbirlerine olan sevgilerini asla ifade edemedi.
Aşkları, zamanın acımasız ellerinde yok oldu, Kör Hüseyin ve Zeynep, karanlık bir dünyada kayboldular, Birbirlerine duydukları sevgi, bir hayal gibi, Kayıp gözlerde, kayıp kalplerde, sonsuza dek saklı kaldı.